Oluç: Kimseye kaybettirmek için aday çıkarmıyoruz
29 Şubat 2024DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, Kürt sorununun demokratik ve barışçı çözümü konusunun kendileri için yerel seçim pazarlıkları bağlamında ele alınmayacak kadar önemli olduğunu ve iktidarla bir görüşmeleri olmadığını söyleyerek, muhalefetten kendilerine "2019 taktiğine geri dönün" diyenleri ise dikkate almadıklarını belirtti.
DEM Parti, ismi HDP olduğu 2019 yerel seçiminde iktidara kaybettirme politikası takip ederken bu yerel seçimde ise "kent uzlaşısı" temelinde bazı il veya ilçelerde iş birliklerine gidebileceğini belirtmişti.
CHP ile DEM Parti'nin "kent uzlaşısı" kapsamında sürdürdüğü görüşmelerden sınırlı iş birliği çıktı.
DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday adaylığını açıklayan Başak Demirtaş'ın yerine Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni'yi aday gösterirken, 22 ilçede ise aday çıkarmadı. Diğer önemli büyük şehirlerden İzmir'de tercihi CHP yönetimi tarafından aday gösterilmeyen Tunç Soyer olan DEM Parti, Antalya'da ise DEM seçmenlerine karşı davranışlarından hoşnut olmadığı Muhittin Böcek'e karşı kampanya yürütüyor.
DEM Parti'nin eski Grup Başkanvekili, Antalya Milletvekili Saruhan Oluç içlerinde DW Türkçe'nin de bulunduğu küçük bir grup gazetecinin CHP ile yapılan iş birliği görüşmeleri, partisinin yerel seçim stratejisi ve iktidarla dirsek temasları olup olmadığı iddialarına ilişkin sorularını yanıtladı.
Soru: Yerel seçim için CHP ile bazı il veya ilçelerde uzlaşı sağladınız ama bazılarında sağlayamadınız ve kendi adaylarınızı çıkardınız. Bu sürecin nasıl geliştiğini ve kendi adaylarınızı çıkarma kararınızı anlatabilir misiniz?
Oluç: Biz bir ittifak süreci yürütmedik. Kent uzlaşısı dediğimiz süreç basit bir ittifak süreci olarak değerlendirilemez. Yerel dinamikleri çok önemsedik ve kimi yerlerde bu görüşme trafiği sürdü. Karşılıklı değerlendirmeler yapıldı ve çeşitli kurum ve kuruluşlarla kimi yerlerde kent uzlaşısı sağlandı. Kimi yerlerde ise sağlanamadı ve herkes kendi adaylarıyla devam etti.
Her partinin seçimlerde aday göstermesi ve kendi adaylarıyla yarışması hem görevidir hem de çok meşru bir şeydir. Tartışılır bir şey değildir. Hiçbir siyasi parti zorunluluktan dolayı bir başka partiyi desteklemez, desteklememelidir. Bu açıdan baktığımızda DEM Parti'nin her yerde kendi adaylarıyla yarışması en doğal hakkıdır. Bazı yerlerde kent uzlaşısı ile bazı tercihlerde bulunabiliriz ama bu partinin kendi tercihidir. Kimseye verilmiş bir söz yoktur, olmamalıdır da diye düşünüyorum.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in çıkıp da "DEM Parti bize kaybettirmek için çalışıyor" demesi genel seçimlerden sonraki "HDP de aday çıkarmalıydı" sözleri düşünüldüğünde siyasi olarak bana biraz tutarsız geliyor. Çünkü biz kimseye kaybettirmek için aday çıkarmıyoruz. Bizim doğal hakkımız kendi adaylarımızla yarışmak.
Başka bir açıdan bakacak olursak mesela biz şöyle bir şey desek doğru olur mu? CHP kazanma şansının hiç olmadığı Kürt coğrafyasında her yerde aday gösterdi. Peki biz şimdi "CHP bize kaybettirmek, AKP'ye kazandırmak için buralarda aday gösterdi" desek doğru bir şey söylemiş olur muyuz? Olmayız değil mi? Dolayısıyla bu meseleleri biraz böyle serinkanlılıkla değerlendirmek daha hayırlı olur diye düşünüyorum. İktidar diliyle bize saldırmak aslında muhalefete kazandırmaz, iktidara kazandırır.
Soru: İktidarla da görüştüğünüz ve 1 Nisan sonrası için hazırlık yapıldığına yönelik bazı iddialar oldu. Bunlara ne dersiniz? Ek olarak yerel seçim hedefiniz nedir?
Oluç: Biz 31 Mart'a odaklanmış vaziyetteyiz. Esas hedefimiz kayyum atanmış olan belediyeleri geri almak. Bunu çok önemsiyoruz. Çünkü kayyum büyük bir hak gaspıydı. Seçmenin iradesi gasp edildi. Ayrıca bu belediyelerde büyük yolsuzluklar yaşandı. Yani hem bir taraftan halkın iradesi gasp edilmiş oldu hem de öbür taraftan kayyumlar halkın yaratmış olduğu değerleri talan ettiler. İkincisi geçen yerel seçimde kazanamadığımız yerler vardı. 2023 genel seçimlerinde oralarda elde ettiğimiz oy oranlarının önemli olduğunu ve ciddi bir yükseliş olduğunu gördük.
Bu 1 Nisan meselesini çeşitli şekillerde tartışanlar var. Fakat bunların aslında bizim hakkımızda çok fazla spekülasyon yapanlar tarafından üretildiğini düşünüyorum. Güya AKP söz vermiş "kayyum atamayacağız" diye. Yıllardan beri siyasetin içinde olan insanlar açısından böyle bir sözün hiçbir değerinin olmayacağını bilen kişileriz. Çünkü verilen sözlerden çok kolaylıkla dönüldüğünün yüzlerce örneği var. "Vallahi kayyum atamayacağız" dese birisi ve biz de buna inansak ve buna inanarak adım atsak yarın herhalde halkın bize tepkisi çok büyük olur. Çünkü siyasette önemli olan kalıcı garantilerin olmasıdır. Kayyumlar darbe girişiminden sonra çıkarılmış olan bir kanun hükmünde kararnamenin yasaya çevrilmiş olmasına dayanarak atanıyor. Bir maddelik bir konu bu. Bir maddelik bir yasa teklifini getirirler ya da torba tekliflerden bir tanesinin içine o maddeyi koyarlar ve derler ki "Kayyum atamalarını mümkün hale getiren ve aslında uluslararası alanda imzaladığımız anlaşmalara da uygun olmayan hukuk dışı olan bu maddeyi artık geçersiz ilan ediyoruz." Var mı böyle bir yasa teklifi? Yok. O zaman hangi söze inanılır? Bunun güvencesi budur bizim için. O yüzden hani gülüp geçiyoruz; işte kayyumlar için söz vermişler denildiğinde.
Öte yandan şunu hep söyledik, söylemeye de devam ediyoruz. Meclis şimdi kapanıyor, seçim sonrası tekrar açılacak. Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözümün gerçekleşmesinin yeri Ankara ve Meclis'tir diye hep dedik. Bu konudaki kararlılığımız sürüyor. Mecliste bulunan hem iktidar hem muhalefet partilerinin Kürt sorununun demokratik barışçı çözümü konusunda adım atmalarını önemli buluyoruz ve bu konuyla ilgili kim görüşmek isterse görüşürüz dedik.
Soru: Başka bazı iddialar var, İstanbul gibi bazı yerlerdeki adayların son anda çekileceğine ilişkin?
Oluç: Kesinlikle söz konusu değil. Herhangi bir yerde aday geri çekilmesi diye bir şey söz konusu değil. Net olarak söyleyebilirim. Bunu sadece İstanbul için demiyorum.
Soru: 2019'daki iktidara kaybettirme taktiğini hatalı bir karar olarak mı görüyorsunuz?
Oluç: Yok hayır, o dönem bunu neden uyguladığımızı anlattık. O günkü konjonktür ve erken seçim tartışmalarının başladığı bir zamandı ve biz iktidarın egemenlik alanını daraltmanın, böyle bir taktik adımın önemli olduğunu düşündük. Yani herhangi bir ittifak çerçevesinde yapmadık. Ve başarılı da oldu. Şimdi "2019 taktiğine geri dönün" diyenler var. Bu sözleri çok kale almıyoruz. Çünkü o, o dönemin taktiği idi. Bugün 2024 farklı bir konjonktür, ihtiyaçlar farklı. Dolayısıyla bugüne uygun taktik adımları atıyoruz. 2019'dan herkes olumlu ders çıkarmış olsaydı bugün 2019'dan daha iyi adımlar atılabilirdi. Demek ki herkes aynı sonuçları çıkarmamış. O yüzden "2019'u tekrar edin" diyenlere "teşekkür ederiz, siz devam edin" demeyi tercih ediyoruz.
Soru: Kayyumlara yönelik muhalefetin ve adayların politikalarını nasıl görüyorsunuz?
Oluç: Kayyumlar ilk bizim belediyelere atandı ama o zaman herkese dedik ki "bu çok büyük bir demokrasi ihlalidir ve buna karşı susmayın." Muhalefetten tek tük sesler yükseldi. Kimsenin hakkını yemek istemeyiz ama yeterince güçlü ses yükselmedi. Sonra iş döndü dolaştı ve batıya kadar geldi. Hatırlayın İstanbul'a bile kayyum atanacak mı, atanmayacak mı tartışmaları oldu. O tartışma başladığı zaman kayyumlara yönelik ses daha fazla yükseldi. Hâlbuki biz isterdik ki bizim belediyelere kayyum atanmaya başladığı anda çok güçlü bir ses yükselsin. Muhalefetten çok güçlü bir "yapamazsınız kardeşim" gelsin. Nerede büyük kırılma yaşandı? Ümit Özdağ ile yapılan açık protokolde CHP kayyum konusundaki tutumundan çok geri bir adım attı.