Putin'in sıkıyönetim kararı: "Çaresizliğin göstergesi"
23 Ekim 2022Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'nın Rusya Federasyonu tarafından ilhak edilen Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson bölgelerinde sıkıyönetim ilan etti. DW, Kiel Üniversitesi Güvenlik Politikaları Enstitüsü Direktörü Joachim Krause ile bunun gerek savaşın seyri, gerekse söz konusu bölgelerdeki insanlar için ne anlama geldiğini konuştu.
DW: Bay Krause, sıkıyönetim uygulamasının cephede yaşananlar açısından ne gibi bir önemi var?
Joachim Krause: Şu anda herhangi bir şeyin değişeceğini düşünmüyorum. Savaş hâli ya da olağanüstü hâl, yetkililerin istedikleri her şeyi yapabilecekleri ve her şeyden önce askerî yönetimin bu bölgelerin idaresini devralabileceği anlamına gelmektedir. Buralarda şu anda kanunsuzluk egemen zaten. Benim endişem, Rusların savaş bölgesinde yaptıkları gibi, ilhak edilen bölgelerde kalan nüfusu da Rusya'ya sürmeye çalışmaları. Vilayetlerin büyük bir kısmı Rus yönetimi altında bile değil. Bu bölgelerin ne kadar süreyle Rus işgali altında kalacağı da öngörülemiyor.
"Putin muhtemelen Batı'ya siyasi bir mesaj gönderiyor"
Bazı uzmanlar, Putin'in öngörülemez bir imaj çizmek istediğini düşünüyor. Sıkıyönetimin uygulanması sürpriz oldu mu?
Ciddi gözlemcilerin hiçbirinin bunu beklediğini sanmıyorum. Çünkü bu bölgelerde pek bir şey değişmeyecek. Dolayısıyla bunun, Putin'in öngörülemezliğinin mi yoksa ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha ortaya koymak istediğinin bir işareti mi olduğunu bilmiyorum. Bu, muhtemelen daha çok Batı'ya artık çok endişeli daha olmamız gerektiğine dair siyasi bir mesaj niteliğinde.
Bu adım, çatışmaların yeni bir tırmanma aşaması olarak görülebilir mi?
Bunu henüz bir tırmanma olarak görmüyorum, çünkü bu tamamen sözlü bir eylem. Putin'in askerî gerilimi tırmandırmak için hâlâ pek çok seçeneği var. Eğer bu durum, Ukrayna nüfusunun Rusya'ya sürüleceğinin bir göstergesi olarak kabul edilirse, elbette Ukrayna için bir tırmanış anlamına gelecektir. Çünkü orada direnen Ukraynalıların çoğunun, kendi istekleri dışında "yeni Ruslar" olarak asimile edilmek üzere Rusya'ya götürülmek istemediklerini tahmin edebiliyorum.
İlhak edilen bölgelerdeki erkek nüfusun Rus ordusunda silah altına alınmasını beklemeli miyiz?
Bu zaten gerçekleşiyor. İşin vahim tarafı, genç erkeklerin işgal altındaki topraklarda kendi ülkelerine karşı savaşmak üzere silah altına alınmalarıdır. Bu şimdi daha da sistematik olabilir, ancak şu anda kaç erkek olduğunu bilmiyorum. Kimse gerçek rakamı bilmiyor. Bu bölgelerde yerli nüfusun sadece küçük bir kısmı kaldı. Bunun, daha ziyade Rusya'nın hâlâ harekete geçebileceğini göstermeye yönelik bir çaresizlik eylemi olduğunu tahmin ediyorum. Zira Rus ordusunun genel durumu pek iyi değil. Morallerin her yerde çöktüğü, erzak ve mühimmat konusunda büyük sorunları olduğu söyleniyor. Tüm bunlar Rusya açısından hayra alamet değil. Özellikle Dnipro'nun batısındaki Rus birliklerinin durumu giderek zorlaşıyor.
"Ukrayna, Rusya'nın intikam alacağını hesaba kattı"
Savaşın seyrinde ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?
Ukraynalıların Herson'u ve Dnipro'nun batısındaki tüm bölgeleri geri kazandığını varsayalım. Bu Ruslar için büyük bir yenilgi olur. Tam olarak Stalingrad ile mukayese edilmese de kesinlikle benzer boyutlara sahip olurdu. Korkarım ki Ruslar, daha sonra çaresizce bir eylemde bulunacak: Belki de intikam almak için oradaki barajı havaya uçurup tüm bölgeyi sular altında bırakacaklar ya da sivil Ukrayna hedeflerine yönelik daha şiddetli saldırılar düzenleyecekler.
Ukrayna böyle bir gelişmeye hazırlıklı mı?
Sanırım evet. Ukrayna tarafının, farklı değişikliklere uyum sağlama ve Rusların ne yapacağını tahmin etme becerisini takdir ediyorum. Bu bakımdan Ukrayna askerî yönetiminin, bu senaryoları çok dikkatli bir şekilde hesaba kattığı konusunda oldukça iyimserim.
Rusya, Ukrayna ordusunun yeni başarılarının intikamını nükleer silah kullanarak alabilir mi?
Rusların nükleer saldırı kozunu oynamadan önce başka pek çok seçeneği var. Bence nükleer saldırı pek olası değil. Çünkü o zaman Batılı devletlerden, Rusya'nın hesaplarını tamamen bozacak tepkiler gelebilir. Ruslar, Ukraynalıları nükleer silahla teslim olmaya zorladıkları takdirde Batılı devletlerin, Ukrayna'daki Rus birliklerini büyük bir operasyonla yok edeceğini ve Rusya'nın tekrar nükleer silah kullanmaya başlaması halinde, Batı'nın da buna nükleer bir karşılık vereceğini varsaymalıdır.
Putin'in bunu yapmaya cesaret edeceğini sanmıyorum. Zira bu, kendisini ve ülkeyi yöneten tüm güç odaklarını zayıflatabilir ve hatta yok edebilir. Putin'in Ukrayna'da artık askerî bir seçeneğinin kalmadığı bir nokta illaki gelecektir. O zaman muhtemelen bazı uzlaşmalara hazır olduğu sinyalini verecektir. Ancak böyle bir senaryoda önemli olan şey Rus birliklerinin, bu yılın şubat ayındaki hatların gerisine çekilmesidir.
"Putin şimdiden itibar kaybına uğradı"
Bu durumda Kırım'ın durumu ne olacak?
Rus cephesinin tamamen çökmesi ve Ukraynalıların Kırım'ı geri alması da söz konusu olabilir. Aksi takdirde, Batılı devletlerin yaptırımların kaldırılmasını, Rusya'nın Kırım'dan çekilmesi şartına bağladığı diplomatik bir süreçle Kırım'ın geri alınmaya çalışılması gerektiğini düşünüyorum.
Rusya itibar kaybetmeden bu savaşı sona erdirebilir mi?
Rusya ve Putin şimdiden itibar kaybına uğramıştır. Bu itibar kaybı, inkâr etmeye çalıştıkça daha da büyüyor. Putin'in ya da Rusya'nın trajik çelişkisi temelde burada yatıyor. Savaş ne kadar uzun sürerse, Rus birlikleri o kadar yıpranır, Rusya'nın askerî gücü o kadar azalır ve Rusya o kadar zayıflar. Bunu Putin'in uluslararası konumunda da görebilirsiniz. Dostları ya da iyi niyetli devlet başkanları artık ona, bir yıl öncesine kıyasla çok daha eleştirel bakıyor. Birçoğu, onun içinde bulunduğu vahim durumu anlayacak ve uygun sonuçları çıkaracak durumda olmadığını gördü. Ancak sonuna kadar, gerçekten hiçbir şey işe yaramayana kadar, bu savaşı zaferle sonuçlandırmak için her zaman yeni bir şeyler yapabileceğine inanıyor. Ancak yine de bu savaşı zaferle sonuçlandıramayacaktır.
Alexandra Ivanova