Sanem Altan: Tüm bu hukuksuzluk tarihe geçecek
16 Şubat 2018Gazeteci Ahmet Altan ve akademisyen Mehmet Altan, darbe girişimini önceden bildikleri iddiasıyla yargılandıkları davanın 512'nci gününde Cuma günü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ahmet ve Mehmet Altan'a yönelik, "cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs ettikleri” suçlaması kabul edildi.
Babası ve amcası ağırlaştırılmış müebbet cezası alan Sanem Altan ile kararı, davanın hukuki sürecini ve aynı gün Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel'in tahliye edilmesini konuştuk.
Sanem Altan, DW Türkçe'ye hukuki sürecin her adımına devam edeceklerini belirterek, "bu süreç sadece bugünün hikayesi değil. İleride bir gün bugünlere döndüğümüzde, her dakikanın hukuksuz karşılığının bilinmesi gerekiyor" dedi.
DW Türkçe: Bugün babanız ve amcanız hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Tabi önce bu kararı nasıl değerlendirdiğinizi sormak istiyorum…
Sanem Altan: Bu kararın çok basit bir tanımı var. Bu karar bize, Türkiye'de uygulanan hukukun kanıta ihtiyacı yok, biz her istediğimizi müebbetle yargılayıp, hapsederiz diyor. Bu karar, hukukun nasıl yok olduğunu nasıl çürüdüğünü ve kişisel bir uygulamaya dönüştüğünü gösteriyor. Çünkü net olan şu ki bu, Erdoğan’ın muhaliflerine yönelik yapılan bir şey. O yüzden bunu gerçekten alçakça ve aynı zamanda çok komik buluyorum. Ağırlaştırılmış müebbet asla bende ağırlaştırılmış bir üzüntü, bir şaşkınlık bir endişe yaratmıyor.
Babanızla karar sonrası görüşebildiniz mi? O ne düşünüyor kararla ilgili?
Mahkemeden sonra babamı görmeye gittim. Bana harika bir şey söyledi; "Bu kararla dünyanın en ünlü mahkumları haline geldik. Çünkü dünya uygulanan bu hukuksuzluğu, bu saçmalığı çok yakından izliyor” dedi.
Bu kadar net somutlaştırılmış bir hukuksuzluk tüm dünyanın ilgisini çekecek bir şey. Bu adamları yok etmek istiyorlarsa, ki ağırlaştırılmış müebbet babamın da dediği gibi sen hapishanede öl demek, bunun tam tersi oldu ve tüm ışıkları bu adamların üstüne çekti. Dünyada gördüğüm en akılsız karar. Kötülük yapmak için bile zekaya ihtiyaç var ve burada onu bile göremiyoruz.
Peki, amcanızı görebildiniz mi?
Amcamı OHAL nedeniyle 18 aydır göremiyorum çünkü yeğen olarak görüşmeye giremiyorum. Amcamın eşinden ve avukatlardan haber alıyorum ve çok iyi olduğunu biliyorum. Ayrıca son bir ayda babamla amcamın görüşmelerine izin verdikleri için babamdan da bir şeyler öğrendim. Amcam da özellikle Anayasa Mahkemesi’nin tahliye kararına rağmen tahliye edilmemesinin ardından olayın tüm dünyaya yansıması nedeniyle gayet güçlü şu anda. Ahmet Altan ve Mehmet Altan içeride, dışarıdaki insanlardan çok daha rahatlar şu anda.
Babanızın özellikle de amcanızın sağlık sorunları olduğunu ve kullanmaları gereken ilaçlar olduğu biliniyor. Cezaevinde sağlık durumları nasıl?
Sağlıkla ilgili bir dertleri yok. Amcamın kullanması gereken ilaçlar vardı ancak o da o kadar sağlıklı ki, o ilaçların bile ne olduğunu bilmiyorum. Sadece yaşlarından kaynaklanan ve oradaki yaşamın şartlarının tetiklediği dertleri var. Bu adamlar, sağlık sorununu bahane etmeyecek kadar güçlü adamlar.
Kısa süre önce Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan’a yönelik tahliye kararı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından uygulanmadı. AYM kararı tanınmamışken, siz bugünkü kararı temyize götürecek misiniz?
Evet, tabii ki. Hukuk varmış gibi temyize götüreceğiz. Avukatlar, bu kadar hukuk yoksunluğunda dahi bir hukuk varmış gibi davranmak zorunda. Dolayısıyla hukuk prosedürü içinde ne gerekiyorsa, yapılacak. Çünkü bu bir tek bugünün hikayesi değil. İleride bir gün bugünlere döndüğümüzde her dakikanın hukuksuz karşılığının bilinmesi gerekiyor. Hukukun öldüğünün tabii ki farkındayız ama temyiz de reddedilirse o da kayıtlara, tarihe geçecek.
Ahmet Altan ve Mehmet Altan uluslararası alanda çalışmalarıyla tanınan isimler. Duruşmaları sık sık yabancı konsolosluk temsilcileri, diplomatlar ve uluslararası kuruluşlar tarafından da izleniyor. Uluslararası alanda ne kadar destek gördünüz?
Yüzde yüz çok iyi bir destek gördüler. Ahmet Altan çok iyi bir yazar, Mehmet Altan çok iyi bir akademisyen. Ancak Türkiye'de sınırları geçmek çok zordur. Bir Türk çıkıp dünyanın herhangi bir yerinde yeteneğiyle o kadar var olamayabilir. Esir alınmaları, bu adamların yurt dışında gerçekten hızlı ve hak edilir şekilde görünür olmalarını sağladı. Çok iyi bir destek vardı ve hukuksuzluk merdiveniyle kendi kariyerlerinde yukarıya doğru tırmanıyorlar. Kitaplarına, demeçlerine ve uygulanan haksızlıklara kadar Hindistan'dan Kamboçya'ya, Kolombiya'dan İsviçre'ye kadar yerel ve ulusal basında Mehmet Altan ile ilgili yazılar çıktı. Ahmet Altan yazar kimliğiyle hep ön plandaydı zaten yurt dışında ancak Mehmet Altan da özellikle AYM kararı sonrası çok büyük bir destek aldı. Bu iki insanı internette arattığında kim olduklarını görüyorsun ve şimdi müebbet hapis cezası alıyorlar. Türkiye'de idam cezası olsa, idam almış olacaklar.
Bugün bir karar daha açıklandı. Bir yıldır hakkında iddianame yazılmadan cezaevinde tutulan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel tahliye edildi. Bu tahliye kararının çıktığı gün babanız ve amcanızın müebbet hapis cezası alması karşısında ne hissettiniz?
Güldüm ve düşmanlarımın çok aptal olduğunu düşündüm. Çünkü öyle bir güne denk getirdiler ki, bu ülkedeki yargısızlık bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Çünkü, televizyonda üstte Deniz Yücel tahliye edildi yazıyordu, altta da 18 yıl hapis cezası istenen iddianamesinin hazırlandığı geçiyordu. Harika! Sonra bir anlaşmayla ki, bunu Deniz Yücel de avukatı ya da Almanlar aracılığıyla öğrenmiştir, Deniz’i bırakacaksın, buradaki gazetecilere ağırlaştırılmış müebbet vereceksin. Sonra da bu ülkede yargı var diyeceksin. Burada Deniz, Ahmet… isimlerin bir önemi yok. Deniz’in tahliye olmasına muazzam sevindim. Ama Deniz’in tahliyesi ile babamın müebbeti arasında şöyle bir ilişki var; bu ülkede yargı yok. Bu ülkedeki yargı Saray'dan yönetiliyor. Zannediyorum bunu herkes görebiliyordur artık.
Deniz Yücel’in Alman vatandaşı olması ve Alman hükümetinin bu konuda Türk hükümetine baskı yapmasının tahliye kararı üzerinde etkili olduğu yorumları yapılıyor. Sosyal medyadaki tartışmalarda Deniz Yücel Alman vatandaşı olmasaydı, cezaevinde kalmaya devam ederdi yorumları yapılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Onlar daha duygusal bakıyor olabilirler. Ben de Ahmet Şık’ın bir Merkel’i yok diye bir tweet gördüm. Çok iyi anlayabiliyorum. Ben her gazetecinin bu hükümetin bir pazarlık aracı olduğunu düşünüyorum. Çünkü özellikle de babam ile amcamın ve diğer gazetecilerin hapiste olması hukuki bir karar değil, bu siyasi bir karar. Siyasi bir kararla girdiler, siyasi bir kararla çıkacaklar. Bir anlaşmanın parçası olacaklar. Bu iş böyle. Yani bu bizim tercihimiz değil. Bunlar Türk hükümetinin tavrı. Deniz Yücel de bir anlaşmanın parçasıydı ve ne güzel ki bugün tahliye oldu, sevenlerine kavuştu.
Peki bu durum aile bireyleri olarak sizleri umutsuzluğa düşürdü mü?
Hayır. Böylesi bir saçmalık, aksine benim umudumu çok arttıran bir şey. Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ı sevmeyen insanlar bile Anayasa Mahkemesi kararından sonra "bu olmaz artık dediler". Umutsuzluğa hiç düşmedim, babam da amcam da umutsuz olmadı. Biraz da onların gücü bana yardım ediyor. Babamı çok yeni gördüm bu kararın üstüne ve harika bir adamla sohbet ettim. O yüzden kendimi çok iyi hissediyorum.
Onları sevmeyen insanlar dediniz... Babanız hala Balyoz ve Ergenekon davaları sürecinde Taraf gazatesindeki haberleri nedeniyle eleştiriliyor. Bu durum yargı sürecinde gördüğünüz desteğe nasıl yansıdı?
Şimdi bile Twitter'da bir sürü insanın oh olmuş diye yazdığını gördüm. Ahmet Altan bu süreci anlatan harika yazılar yazdı. Ahmet Hakan, 'yargılanacaksın Ahmet Altan' diye yazı yazdığında buna cevap verdi. Bütün o süreci anlatan beş altı tane yazı yazdı. Bunu asla duymak ve kabul etmek istemiyorlar. Ezberlenmiş cümlelerle düşmanlık yapmaya devam etmek istiyorlar . Bugüne kadar Taraf’ı suçlayan hiç kimseyle gerçekçi bir şey konuşamadım. Kimse gerçeklerle ilgilenmiyor. O gün hukukta yapılan haksızlıklar varsa, bunun babamla ne ilgisi var? O gün yapılanlar bugün babamla ilgili de yapılıyor. O zaman bütün o gazetecilerin de babam gibi içeri alınması gerekiyor. Taraf’ta yapılan haberlerin, hukukta yapılan yanlışlıklarla hiçbir ortak noktası yok.
Gezal Acer
© Deutsche Welle Türkçe